Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Osman Arpacıoğlu/Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Aralık 2008 - 16/12/2009
  •  

     

     

     

    GOL ATMAK ONUN İŞİYDİ 

    Yıl 1974… Filmin adı; “Salak Milyoner”. Kemal Sunal, Zeki Alasya ve Metin Akpınar, Kayserili 3 kafadarı canlandırıyorlar. Film gereği tünel kazıyorlar, tünelin ucu İnönü Stadı… Metin Akpınar tünelden sahaya çıkıyor ve futbolcuya sarılıp “Osman Ağabey niçin bize gol atıyorsun?” diye soruyor. Gelen cevap şöyle; “Ne yapayım, işim bu”. Evet, dayanamıyoruz sarı - kırmızı renklere... Tıpkı son maçta attığımız 4 gol gibi… Bir zamanların “Bay Gol” lakaplı santraforu Osman Arpacıoğlu’nun namı bu filmle de tarihe geçiyor. Ona ayrıca “Osmanbahçe” ve de “Osman”lı İmparatorluğu da diyorlardı… “Ayaklarından biri kafasında” da denirdi ayrıca…  O yıllar geride kalsa da, efsanesi ve namı aynen yürüyor.

     

     

     

    Onu hiçbir zaman unutmadınız…250 üstü maç ve bu maçlarda 125 gol… Spor yaşamı boyunca iki gol krallığı ve yaşanılan şampiyonluklar… Ona “Bay Gol” lakabı takılmıştı. Fenerbahçe tarihinde Galatasaray’a en çok gol atan üçüncü futbolcumuz olma özelliği de taşıyordu. Ceza sahası içinde topun geldiği yerleri çok iyi biliyor, kalecinin uzanamayacağı yerlerde, yaptığı hareketlerle, vuruşlarını gole çeviriyordu. Yaptığı asistlerle de beyefendiliğine yakışan bir oyuncuydu. Gol atmak onun işiydi… O yılların en golcü ve zeki futbolcusuydu. O, son vuruşu 18 içinde yapan bir futbolcuydu. Bu örnek efsane futbolcularımızla buluşmak onların da tutkusu olan Fenerbahçe’yi bir kez de onlardan dinlemek bizim için onur kaynağı. Fenerbahçe Dergisi olarak saygı ve sevgilerimizi iletiyoruz.

     

    - “Fenerbahçeli olunmaz, Fenerbahçeli doğulur” deriz her zaman. Siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Osman Bey?   


    1947, Ankara doğumluyum. Babam avukat, annemse öğretmendi. Dört kardeştik.  Çocukluğum Samsun’da geçti. Tahsil ve futbol hayatım da yine orada başladı. Babam koyu bir Fenerbahçeli olduğundan, Samsun’da aynı renkleri taşıyan “Fener Gençlik” takımının her maçını birlikte izlerdik. Ben de doğuştan Fenerbahçeliyim diyebilirim. Tabii hem Fenerbahçeli olup, hem de takımımın formasını giyebilmek benim için mutluluk kaynağı oldu.


    - Spor hayatınız nasıl başladı, Osman Bey?


    16 yaşımda ilk takımım Samsun Akınspor oldu. Sonra Samsun Yolspor, Ankara Hacettepe, Mersin İdmanyurdu sonunda da Fenerbahçe…


    - Ve efsane takım Fenerbahçe’ye geldiniz…


    Evet. Fenerbahçe, çocukluk hayalim, rüyalarımın takımıydı. 1971’de, 24 yaşında transfer olduğum Fenerbahçe’me 6 sezon elimden, ayağımdan ve kafamdan geldiği kadar hizmet ettim. Bu yıllar arasında hemen hemen tüm maçlarda forma giydim. Zannederim bu rakam 250’nin üzeri maç ve 125 gol… Rahmetli Hocamız Didi’yle gelen 2 lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası’nın yanında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve bir sürü kupa… Biri Mersin İdman Yurdu’nda, biri de Fenerbahçe forması altında 2 kez gol krallığı… 1962 yılında başlayan futbol hayatım, 1978’de sona erdi.


    - Bir yandan üniversite bir yanda futbol yaşamı zor olmadı mı?


    Futbol hayatımla beraber yürütebildiğim tahsil hayatımda da iktisat fakültesini zorla da olsa bitirebildim ve yararını da, 1979’da Eczacıbaşı’nda başlayan iş hayatımda, 1997 yılında emekli olana kadar gördüm.


    - Milli takımda da oynadınız…


    1 genç, 2 ümit milli ve 16 kez de A milli takım formasını şerefle giydim. 3 de golüm var.
    A milli takımın da 200. golü İzmir’de oynadığımız ve 4–0 yendiğimiz Cezayir maçında kaydetmiştim.


    - Uğur getirdiğine inandığınız şeyler var mıydı? Oyuncu arkadaşlarınızla uyumunuz nasıldı?


    Allah’a dua eder çıkardık. İnanç tamdı. Takım ruhu vardı. Öyle bir kardeşlik havasındaydık ki şakalaşırdık. Fakat sahaya çıktığımızdaysa görevimizi başarıyla yerine getirmeye çalışırdık. 


    - “Bay Gol” lakabı nereden geldi Osman Bey?


    Sanırım attığım goller nedeniyle bu lakabı aldım. Lakabı, ilk olarak 15 Ekim 1972 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki bir yazısında bana yakıştıran değerli büyüğüm Gündüz Kılıç’ı rahmetle anıyorum. Bu arada Galatasaray’a karşı oynadığım tüm maçlar ve attığım goller benim için hala güzel anılardır.


    - Forvet arkadaşlarınız kimlerdi?


    Forvetteki silah arkadaşlarım Ender Konca ve Cemil Turan’dır. Çok yetenekli futbolculardı. Birbirimizi tamamlardık.


    - Futbol sonrası uzun süre spor yazarlığı yaptınız. Yazılarınız her zaman spor yazarlarına örnek oldu. Bunun dışında bulunduğunuz görevler ve halen sürdürmekte olduğunuz görev nedir?


    Futbola veda ediyorsunuz fakat futbola ve Fenerbahçe’ye hizmetiniz bitmiyor. Fenerbahçe Eski Sporcular Derneği, Fenerbahçe Futbol Vakfı ve Fenerbahçe Altyapı Derneği’ne üyeyim. Bugün için, yine elimden geldiği kadar Fenerbahçe’ye ve 2 senedir de Federasyon temsilcisi olarak Türk futboluna bir şeyler kazandırmaya çalışıyorum.


    - Televizyondaki spor programlarında yer almıyorsunuz. Bu tercihinizin sebebi nedir?


    Eskiden maçları TRT verirdi. O yıllarda maçlar pazar günü biter fakat maçları çarşamba günü anca seyredebilirdik. Maçın dublajı, banyosu vs. ancak yapılırdı. Bugün öyle mi? Bir günde üç veya dört maçı aynı anda seyrediyoruz. Televizyonlarda aynı hızla eleştiriler yapılıyor. Ben bunu haz etmiyorum. Bazen Fenerbahçe’yi eleştirenlere kırılıyor, üzülüyorum. Hal böyleyken onlardan biri olamam. Bu eleştiriler daha dikkatle yapılmalı.


    - 1972–73 sezonunda ilk 6 haftaya 10 gol sığdıran bir futbolcusunuz…


    Bu başarı yıllarca yakalanmadı… Hatta 34 yıl… Benden sonra Ümit Karan bu unvana sahip oldu.


    - Çocuk yaştaydım maçları tam olarak anlamazsam da sizleri biliyor ve seyrediyordum. Özellikle ağabeyimin size ve Cemil Turan’a olan hayranlığı hayli ilgimi çekiyordu. Nasıl bir takım ruhuydu… Ve taraftara bu coşkuyu nasıl yaşatıyordunuz?


    Cemil ile beraber Ziya, Alpaslan, Ali Kemal gibi efsanelerle beraber oynadım. Didi’ye minnettardım. Ondan çok şey öğrendik. Futbol kariyerimde ayrı bir yeri olan ve beni frikik ustası yapan yaklaşık 3,5 sene beraber çalıştığımız sevgili hocamız Didi’nin Galatasaray ve Beşiktaş maçları öncesinde bize moral ve isteklendirme dopingi vardı. Onun hocalığı döneminde Galatasaray’la 15 kez karşılaştık. 8 kez galibiyet, 6 beraberlik ve 1973 yılında Ankara’da oynanan ve normal süresi 0–0 biten Cumhuriyet Kupası’nı da penaltılarla kaybettiğimiz tek maçtı. Beşiktaş takımıyla 18 kez karşılaştık, 9 galibiyet, 6 beraberlik ve 3 yenilgi aldık.


    - Bu moral ve isteklendirme dopingi neydi?

    Sevgili Didi, bu büyük maçların öncesinde soyunma odasında önce ilk 11’i açıklar ve eline bir top alıp, “Bakın tribünlerdeki binlerce kişi sizin için geldi, galibiyetinizle bayram yapacaklar, onları mahcup etmeyin, dönüp evlerinde de bayramlarını kutlasınlar. Eşleri, çocukları ile sizlere dua etsinler; bu topa elinizi koyun ve galibiyet sözü verin” derdi. Büyük maçların taktiği buydu ve hep başarılı olduk.


    - Geçmiş zaman olur ki… Biraz da zimmetli formalardan bahseder misiniz?


    Şimdi bakıyorum her şey çok güzel, formalar çok hoş. Bizim oynadığımız senelerde kulüp müdürü Hidayet Bey vardı. Sezon başı yaz kampından dönüldüğünde herkesi toplar elindeki listeden isim isim yanına çağırır: “İşte al sana iki tane şort, iki tane atlet, bir pamuklu eşofman” derdi. Tüm bunlar bir sezon için üzerimize zimmet edilirdi. Sezon bitince de geri verirdik. O zamanki şartlar tabiî ki bunu gerektiriyordu. Fakat şimdilerde oyunculara baktığımda imrenmiyor değilim. Hele yağmurlu günlerde giydiğimiz o formaların ağırlaşması hiç de inanılır gibi değildi… 


    - “Çok güzel bir gol attım” dediğiniz bir maç anınızı bizimle paylaşır mısınız?


    Bursa’da Bursaspor’u 1–0 yendik ve maçın tek golünü ben atmıştım. Bizim orada berabere kalmamız veya yenilmemiz şampiyonluğumuzu tehlikeye atacaktı. Takımımız baskı altındayken sol tarafa güzel uzun bir top açıldı. Cemil mi, Selahattin miydi, hatırlamıyorum. Sol avut çizgisinden bir orta yaptı. Bir an evvel karar verilmesi gereken bir olaydı.
    18’in içinden benim dönüp yan bir voleyle vurmam topun tam 90 dediğimiz direğe vurup yere vurup tekrar içeri girmesi enteresan bir gol oldu. Şampiyonluğa bedel bir gol olarak da Fenerbahçe tarihine geçti.


    - Ege’nin incisi İzmir’de yaşamak keyifli mi?


    Evet, her yere yakınız, her yere gidebiliyoruz. Bodrum, Çeşme, Kuşadası… Neredeyse İstanbul’un bir semti kadar yakın… Ayrıca İzmir, İstanbul’a göre çok sakin bir şehir.
    İklim olarak da çok güzel. TFF’deki görevim nedeniyle ayda iki kez seyahatim oluyor. Ara sıra İstanbul’a da gidiyorum.


    - En onur duyduğunuz an?


    7–8 maçta da olsa Fenerbahçe takımının kaptanlık pazu bandını şerefle takmam.

       
    - Bugüne geldiğimizde nasıl bir Fenerbahçe görüyorsunuz?


    Önce başkanımızdan bahsetmek istiyorum. Sayın Aziz Yıldırım hakikaten Fenerbahçemiz için çok şeyler yaptı. Şu geçen 10 yılda rakiplerimize bayağı bir fark attık. Bana göre; CEO düşüncesi kulübümüzün geleceği açısından parlak bir fikir. Bugün için düşüncem; Aziz Yıldırım’ın en az 4 sene daha başkanlığa devam edip, bir takım taşları yerine oturtup kulübü emin ve güvenli kişilere teslim etmesidir. Yapılan tüm bu olumlu çalışmalar kaldığı yerden başarılı bir şekilde devam etmelidir. Başkanımızı kutluyorum.


    - Ailenizde herkes Fenerbahçeli mi?


    1970 senesinde evlendiğim eşim Nuray, kızım Başak ve oğlum Hakkı hepsi ailemin bir parçası. Kızım Başak mimar olup halen Avea’da müdür olarak görev yapmakta, oğlum Hakkı kendi şirketini kurdu. İnternet yazılım, program işleri ile uğraşıyor. Ben Fenerbahçemizin Yüksek Divan Kurulu’ndayım, eşim ve çocuklarım ise kongre üyesi.

    - Fenerbahçe Dergimizle ilgili düşünceleriniz, önerileriniz nelerdir?


    Dolu dolu, modern bir dergi. O ayın tüm haberlerini toplu bir biçimde aldığım gibi, bazı sayfalarda da geçmişe gidiyorum. Bazen göremediğim eski oyuncu arkadaşlarımı görüyor, onlarla geçen anılarımı paylaşıyorum. Türkiye’nin en çok satan dergisi olmak kolay olmasa gerek. Hepinize teşekkür ediyorum.


    - Fenerbahçe Dergisi okuyucularımız için bir mesajınızı alabilir miyiz?


    Bizim zamanımızda beyler kravatlı fötr şapkalı gelirlerdi. Öyle formalar, Feneriumlar yoktu. Tribünlere bakıldığında şapkalar gözükürdü. Şimdilerdeyse turkuaz, sarı-lacivert çubuklu formalar, şapkalar. Tam bir eğlence, neşe ortamı yaratılıyor. Çok pahalı transferlerle futbolcular alınıyor. Taraftarımızın da bunun bilincinde olup, her zamankinden daha çok Fenerbahçe taraftarına yakışır şekilde takımlarını desteklemeleri gerekir.


    - Kulübümüzün prosedürleriyle ilgili bir öneriniz var mı?


    Neden kaleci antrenörü var da neden golcü antrenörü yok? Bunun için uzun uzun yazdım. Bunun yapılması lazım. Kaleci özel bir kişi ve onun antrenörü var, neden bu özel futbolcular içinde futbolcu antrenörü olmasın. Bu önerimin dikkate alınmasını istiyorum.

    Osman Bey’in eşi Nuray Hanım’a yenilgi ile eve döndüğünde ailesinin onu nasıl karşıladığını sorduğumuzda aldığımız yanıt tam bir futbolcu eşine yakışır bir cevaptı: “Her maçta desteklerdik, maçta yenilse bile hiç belli etmezdik. O gün maç ile ilgili hiçbir şey konuşmaz, o maçı unutması için elimizden ne gelirse yapmaya çalışırdık. Yemek ve aile düzenine çok dikkat eder, bir futbolcu hanımına düşen tüm sorumlulukları taşırdım. Sık sık futbolcu eşleriyle bir araya gelirdik. Bunların hepsi de hoş sohbet geçen akşamlar olurdu.”


     

     

    OSMAN”lı imparatorluğu

     

    Sıkıldım! Koca Fenerbahçe’yi buruşturup çöp sepetine fırlat, git Osman’ın ayaklarına halı yerine methiye döşe.

    Lig lideri tepedeki yeri bırakmasa bile futbolu bıraktı.

    Her hafta taraftarlarına güven yerine enfarktüs korkusu veriyor.

    Fenerbahçe taraftarı haftalardır oksijen çadırında mı statta mı belli değil

    Fenerbahçe kazanmıyor OSMAN kazanıyor.

    Dünkü iki golde Osman Fenerbahçe koalisyonunun dışındaki tek iktidardı.

    Aman takımın öteki forvet ve gol kulları kendinize geliniz. Bir gün ihtilal olabilir ve OSMANlı İmparatorluğu yıkılabilir. Enkazın altında kalmamaya bakınız.

     

     07.04.1974 İSLAM ÇUPİ


     
     
     RÖP: Sibel Kurt

    FOTO: Serkan Hoşgör

     

     




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi6
    Bugün Toplam47
    Toplam Ziyaret218232
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu