|
Sanatçılar, politikacılar yıllarca hangi takımı tuttuklarını sakladılar. Onların hangi takımı tuttuklarını öğrenmenin yoluysa; ya sohbetlerde kulaktan kulağa edinilen bilgiler ya da emekli olmalarını beklemek oldu. Fakat Türkiye’nin İsmet Abisi’nin Fenerbahçeli olduğunu herkes bilirdi. Nasıl mı? Sayın İsmet Sezgin, yaşamı memleketine, siyasete yaptığı hizmetlerle geçmiş değerli bir politikacı ve büyük bir devlet adamı. Eski cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in de sağ kolu. Yaptığı görevler arasında belediye başkanlığı, meclis başkanlığı ve çeşitli bakanlıklar bulunmakta. Bu görevlerini en mükemmel şekilde tamamlayan ve bugün aktif siyaset yapanların danışabileceği, deneyimlerinden yararlanabileceği örnek bir kişi olarak karşımızda… 1928’de Aydın’da doğdum. Ailemin en büyük çocuğuydum. 9 kardeştik. Babam koyu bir Fenerbahçe taraftarıydı. Ben de babadan Fenerbahçeli doğdum. Fenerbahçeli olmakla her zaman gurur duydum. Her zaman da her yerde de Fenerbahçeli olduğumu söyledim. Fenerbahçe kongre üyesiyim. İyi bir futbol seyircisi oldum. Yıllarca elimden geldiğince maçları kaçırmamaya çalıştım. Ne futbolcular geçmedi ki hepsini sayabilirim; Cihatlar, Müjdatlar, Fikret Kırcanlar, Fikret Arıcanlar… Fenerbahçe onlarla büyüdü, biz onlarla büyüdük. Taa ki günümüze kadar… Şimdilerdeyse Roberto Carloslar, Alexler.,Semihler bu gurur verici bir tablo adeta…
- Biraz kendinizden bahseder misiniz? Büyük bir ailenin en büyük çocuğuydum. Öyle çalışkan bir öğrenci değildim. Fakat sınav vakti geldiğinde kendimi bir odaya hapseder, sabahlara kadar çalışırdım. Bu arada güncel haberleri hiç kaçırmaz hep takip ederdim. Üniversite öğrenci birliklerinde de çalışmalarım, başkanlıklarım oldu. Sorumluluklarım küçük yaşlarımda başlamıştı. Babam vefat ederken beni çağırıp tüm kardeşlerimi bana emanet etti. Bugün bu sorumluluğumu en iyi şekilde yerine getirdiğime inanıyorum. Ailem, evlatlarının iyi eğitim görmeleri ve iyi yetişmeleri için hiçbir şey esirgememişti. Hatırlıyorum daha iyi şartlarda eğitimlerimizi tamamlamamız için babam tarlamızı satmıştı. Eğitimin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunun bilincindeydiler. - Bu arada atletizm hayatınızın çok önemli bir parçasıydı… - Aydın gibi bir turizm ilinde doğup, büyümenize rağmen denizi ilk 11-12 yaşlarında gördünüz… Evet, hayalimdeki denizi o yaşlarımda gördüm. O yıllarda televizyon olmadığından denizi ancak kitaplardan görüyorduk. Bu kadar geniş bir alan kapladığını asla düşünemezdim. Gördüğümdeyse onun ne kadar derin ve ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu anladım ve saatlerce denizin kenarından ayrılamadım. Öylece seyrettim, durdum. İzmir’deki evimiz de deniz görüyordu. Deniz sevdam büyüdükçe, bilgim arttıkça üç tarafı denizle çevrili olan ülkemizde deniz sporlarının, deniz işletmeciliğinin azlığı karşısında adeta şaşırıyordum. Turgut Reislerimiz, Barbaroslarımız dünyayı dolaştılar. Bizlerse doğru dürüst bir tekneyle bir yere gidemiyorduk. Aydın’da, Kuşadası’nda 1950’li yıllarda denize giren de çok azdı. Hatta kadınların denize girmesi bir cesaret meselesiydi. O dönemlerde Kuşadası’nda “Kadınlar Denizi” adı altında kadınlar için plaj yapılmıştı. Oradan elbiseleriyle denize girerlerdi. Bu beni hep düşündürmüştü. Ne zamanki devlet kademelerinde görev almaya başladım tüm bakanlık görevlerimde denizciliğin önemini ve bu konuda gelişmemiz için gereken görevleri yerine getirmeye çalıştım. - Uzun yıllar siyasetin her aşamasında görevler aldınız. En önemlisi doğup büyüdüğünüz ve ülkemizin kurtuluş mücadelesinde önemli bir görevi üstlenen Aydın ilimizde belediye başkanlığı yaptınız. 1961 yılında milletvekili oldunuz. Ne ilginçtir ki ilk Gençlik ve Spor Bakanlığı sizin içinde olduğunuz hükümetteydi. Ve yeni kurulan bu bakanlığa 1969 yılında ilk siz getirildiniz. Neler sağlandı o dönemde? - Siyasi yaşamınız boyunca Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın dışında Maliye bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı gibi üst kademe görevlerde bulundunuz. Bu rolleri hep ülkemizin zor zamanlarında üstlendiniz. Bunların yanında halk tarafından size verilen bir unvanınız var. “İsmet Abi”… Bu sizce nasıl oluştu? Türk halkının en büyük özelliği; bir unvan da onlar verir. Bu da bizim taşıdığımız ve bizim için anlamı olan ve sevgiyle birleşen bir unvandır. Baba unvanı Sayın Demirel’indi. Ağabey unvanını da bana uygun görmüşler. Nereye gitsem hep “İsmet Abi” diye çağırdılar beni. Bundan da her zaman mutluluk duydum. - Yoğun ve zor dönemleriniz oldu. Bu zaman zarfında sevdiklerinize ve hobilerinize zaman ayıramadınız, bir şekilde özel yaşamınızı ertelediniz. Şimdiyse bunları doya doya yaşıyorsunuz… Bir de “Bir Uzun Soluklu Yaşam” adında şiir kitabınız bulunmakta… Aktif siyaset hayatıma veda ettikten sonra kendime daha çok zaman ayırmaya sevdiklerimle beraber olmaya çalışıyorum. O yoğun ve sorumluluğu ağır dönemlerimde bir gün torunum Efe beni bakanlıkta ziyarete gelmişti. Onunla haliyle fazla ilgilenemedim. Bana “Dede, sen de bu bakanlık işini çok ciddiye alıyorsun, biraz da beni ciddiye alsana” dedi. O yıllarda mecliste ne zaman işim bitse ve ne zaman Fenerbahçe’nin maçı olsa hemen soluğu statta alırdım. Herkes de ne kadar Fenerbahçeli olduğumu bildiğinden beni bulacakları yeri de biliyorlardı. Şimdilerdeyse rahat rahat maçları takip ediyor. Çağırılan davetlere iştirak ediyorum. Bu arada da şiir yazıyorum. - Nasıl bir futbol seyircisisiniz? Ben maçları izlerken hiç konuşmam gayet sessiz seyrederim. Evdeysem çevremde de kimsenin dolaşmasını istemem. Uğurlarım yoktur. Tabii ki yenildiğimizde üzülür, şampiyon olduğumuzda da sevinirim. Fenerbahçe benim hayatımın bir parçasıdır. 101 yılını dolduran anlı, şanlı bir kulüp. Bizler 80’li yaşlarımızda olduğumuzdan hemen hemen Fenerbahçe’yi dolu dolu yaşadık. - Aktif siyasette rol alırken Fenerbahçe Spor Kulübü’nden başkanlık teklifi aldınız… Kulüp başkanlığı için bana ilk teklif Semih Bayülgen’den geldiğinde bayağı heyecanlandım. O an ne diyeceğimi bilemediğimden “Düşüneyim” dedim. Sonra heyetler gelmeye başlayınca ciddi olarak ilgilenmeye başladım. Bu büyük ve onurlu görev yıllardır içimdeki duyguyu su yüzüne çıkardı. Ancak görevi kabul etmeden konuyu Süleyman Demirel Bey’e açtım. “Bak İsmet sen çok sevilen bir siyasetçisin Türkiye’nin İsmet Abisisin bu görevi kabul edersen sadece Fenerbahçelilerin abisi olursun, Galatasaray, Beşiktaş, Tarbzonsporlu taraftarlardan tepki almayı göze almalısın, tabii yine de sen bilirsin ayrıca siyasi hayatta da yapacağın daha çok işler var. Ben olsam kabul etmezdim.” dedi. Düşününce kendisine hak verdim ve öneri sahiplerine bu teklifi kabul etmeyeceğimi ilettim, çok üzüldüler tabii. Benim tarafıma gelince bir ukde olarak kaldı… - Peki, bugün baktığınızda nasıl bir kulüp Fenerbahçe? 1940’lı yıllarda 2. Dünya Savaşı, Türk sporunu etkilemişti. Alman orduları sınırlarımıza kadar geldiğinde Balkan şampiyonaları kapanmış, yokluklar içinde faaliyetler sürdürülmüştü. 1. Dünya Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda sarı lacivertli formalı futbolcular da yer alıp bayrağımız için savaşa katılıyor ve spor sahalarındaysa işgal güçleri takımlarını yenerek, halka biraz olsun savaşı unutturuyorlardı. Çok başkanlar geçti Fenerbahçe’mizde çok başkanlar gördük saygıdeğer, sevilen Fenerbahçelilerin omuzlarında yükselen ve yaptıklarıyla iz bırakan başkanlar; Saracoğlular, Faruk Ilgazlar, Ali Şenler… - O zaman “Artık her zamankinden daha çok taraftarın desteğine ihtiyaç var.” diyorsunuz. Taraftarımıza neler söyleyeceksiniz? Fenerbahçe Fenerbahçelilerindir. Bugün her Fenerbahçeliyim diyen kişi taşın altına elini koymalı. Bunun için de yönetim, taraftar, camia herkes elele olmalı. Bir yandan lisanslı ürünlerin satışı, bir yandan kombine satışları, taraftar kartları hepsine destek olmalı. Fenerbahçe var olduğundan beri taraftarın desteğiyle beslenen bir halk takımı. Geçmiş yıllarda da böyleydi, şimdi de böyle. Sorumluluk duygusu ve inanılmaz bir Fenerbahçe sevgisi olan bu taraftarında bu doğrultu da sevgisini desteğini ve fair-play örneğini esirgemeyeceğini görebiliyorum. Her Fenerbahçelinin gönlü aklı ile birlikte olmalı… Önümüzde bizi UEFA finalinin Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanması gibi önemli sorumluluklar bekliyor. Fenerbahçe Türk sporu adına çok büyük sorumluluklar üstlendi. Hep birlikte en iyi şekilde ülkemizi temsil edeceğimize inanıyorum - Fenerbahçe Dergimiz hakkında düşünceleriniz nedir? Dergide hepinizin çok büyük emeği var. Bir ay Fenerbahçe’den uzak kalan tüm bu haberlere sayenizde ulaşır. Ayrıca futbola gösterilen titizliğin tüm branşlara da gösterilmesi çok değerli ve dikkat çekici. Verdiğiniz çaba çok değerli, başta yazı işleri müdürünüz olmak üzere hepinizi kutluyorum çocuklar.
Büyü mü kapladı evreni nedir Pul pul, ışıl ışıl, mavi mavi Nedir Allahım bu toprak Bire bin veren bereketli Nedir Allahım bu su Gürül gürül akan, tertemiz Nedir Allahım bu ateş Nar gibi Yakmıyor insanın elini Nedir bu insanlar Allahım Cıvıl cıvıl sokaklarda Gözbebekleriyle gülen, pırıl pırıl Ana, baba, oğul, kardeş, dost, sevgili! Nedir bu dünya Allahım! Öfkeden, kinden, kavgadan uzak Dertsiz, tasasız, korkusuz bir yaşam Dostluk, kardeşlik, barış, özgürlük el ele Akın akın gidiyor insanlar İyiye, güzele, sevgiye
Röportaj:Sibel Kurt
|