Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Neşet Yalçın/Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Nisan 2008 - 16/12/2009
  •  

     

     


      “Fenerbahçe iyiyse biz de iyiyiz” 


     

    İş taraftarlık yönüne geldiği zaman, herkes kendi makamını, yöneticiliğini, işini unutuyor. Spor müsabakalarını, maçları izlerken veya seyrederken duyulan heyecanlar, tepkiler aynı oluyor. Tabii bu 90 dakika veya müsabaka sonuna kadar devam ediyor.
    Bizler üzgün veya mutlu bir halde evlerimize dönerken; yöneticilerimiz, kullanımı hepimiz için eşit olan 24 saatin büyük bir bölümünü Fenerbahçe’ye endeksli yaşıyorlar. Yaptıkları beyin fırtınalarıyla da bizleri daha ne kadar ileri götüreceklerini hedefliyorlar. Tabii burada yine iş biz taraftarların omuzunda. Bizden beklenen iyi günde de kötü günde de Fenerbahçe’nin yanında olmaktır. Taşın altına elimizi ne kadar çok atarsak o kadar büyüdüğümüzü göreceğiz. Bugüne kadar yapılan bilinçli ve bizi hep ileri götüren bu çalışmalar; bizlerin yöneticilerimize verdiğimiz desteklerden geçiyor. Onları yakından tanımak ise bu birlik ve beraberliğimizi pekiştiriyor.

    Sayın Neşet Yalçın’a bu röportaj için Fenerbahçe Dergisi adına sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz.  


     
    - Yönetim kurulundaki göreviniz ve sorumluluklarınızın yanı sıra, taraftarlık yönünüzü de paylaşacağız. Ailenizin köklü bir Fenerbahçeli olduğunu bilmemize rağmen, bir kere de sizden dinlemek istedik.

     
    Bizim ailenin genel sayısına baktığımızda Fenerbahçeli sayısı tabii ki daha fazla.
    Aile içerisinde annem, babam, amcalarım, hepsi Fenerbahçeli. Küçüklüğümden beri gelen bir Fenerbahçe aşkı var. İlkokul yıllarında başlayan maçlara olan ilgimiz, eski efsane olmuş oyunculara karşı olan sevgimiz hiç eksilmeden giderek arttı. İlerleyen okul yıllarımda ve yurt dışındaki üniversite yıllarımda da maçları, telefonla ya da radyoyla dinleme imkanımız oluyordu; Fenerbahçe’yi ancak o şekilde takip edebiliyordum.

    - Eğitiminizi nerede tamamladınız?

    Orta öğretimimi İstanbul’da tamamlayıp, üniversiteye hazırlık olarak bir sene Londra’da eğitim aldım. Yüksek öğrenimimi Amerika’da tamamlamaya karar verip; Connecticut’ta   Hartford Üniversitesi’nde işletme bölümünü bitirdim.

    - İstanbul’a döndükten sonra iş hayatına atılmanızın yanı sıra Fenerbahçe hayatınız da başladı…

    Evet, 1994-1995 yıllarında İstanbul’a geri döndüğümde Altyapı Derneği’ne girdim. Davut Dişli başkandı. Altyapıda görev aldım. İlk kurulduğu yıllardı. O zamanki yönetim kurulundaki Metin Şen, Erdal Matraş gibi camia içinde belli yere gelmiş bu arkadaşlarla bir aradaydık. Yönetimdeki ilk tecrübemi böyle yaşadım.

    - Ve Fenerbahçe’ye duyduğunuz sevgi, bilgi birikimlerinizle birleşerek sizi şu an bulunduğunuz mevkiye getirdi. Fenerbahçe Spor Kulübü yönetim kurulundaki görev tanımınız ve sorumluluklarınız nelerdir?

    Fenerbahçe ailemizin, hayatımızın bir parçasıdır. Bizde günü iyi geçirmek
    Fenerbahçe’ye endekslidir. Fenerbahçe iyiyse biz de iyiyizdir. Fenerbahçe Spor Kulübü’nde dış ilişkilerden sorumluyum. Dış ilişkilerde öncelikle FIFA ve UEFA kurullarında statü gereği yapılan değişikleri takip ediyor, zaman zaman düzenlenen workshop toplantılarına katılıyorum. Bunun dışında UEFA ve CL maçları öncesi yapılan çalışmalar, organizasyonlar ve gelen delegelerle güvenlik ile ilgili toplantılar oluyor. Kulübe gelen yazıların çevirileri, yazışmalar, gereken yerlerle irtibata geçilmesi, yabancı seyircilerin gidiş ve gelişleri, yabancı sporcularımızın lisansları, içtikleri sudan, oturdukları yere kadar her türlü konuda sorumluluklarım görev tanımımda yer alıyor.

    - Yabancı transferlerle ilgili dönem yoğun ve aşama aşama geçiyor. Biraz bahseder misiniz?
    Bir transfer anınızı alabilir miyiz?

    Yabancı oyuncuların transferleri o kadar kolay olmuyor. Aylar önceden başlayan bir altyapı çalışması var. Bu çalışmalarda ise gizlilik ön şarttır.  “Scouting Team” adı altında eski sporculardan kurulu bir araştırma, gözleme grubumuz var. Bu arkadaşlarımız oyuncuları izlerler, transferlerinin olup olmayacağını, bu gibi verileri bir raporla yönetim kuruluna bildirirler. Teknik hocamızın da onayıyla bu oyuncular yönetim kurulunda değerlendirilir.
    İki senedir yönetimde olduğumdan dolayı transferleriyle yakından ilgilendiğim Kezman ve Colin Kazım var. Dinamo Kiev’e elendikten sonra Kezman transferi için giden ve bu işi yapan temsilcimiz esas olarak İlhan Ekşioğlu’dur. 2006-2007 sezonunda Fenerbahçemiz oynanan Şampiyonlar Ligi ön elemede; Dinamo Kiev ile yapılan maçlar sonrası; Dinamo Kiev - Fenerbahçe 3 - 1 / Fenerbahçe - Dinamo Kiev 2 - 2 sonuçlarıyla elenince maalesef iyi günler geçirmedik. O gece yönetim kurulu olarak acil toplantı yapmak zorunda kaldık. Yönetim kurulundaki bazı arkadaşlarımız belli yerlere gitmek için görevlendirildiler. Ertesi sabah herkes bir yerlere gitti. İlhan Ekşioğlu da Kezman için gitti; fakat buraya gelişinden itibaren Kezman’dan sorumlu yönetici biz olduk, herkesin aşağı yukarı sorumluluk aldığı oyuncular vardır. Ya  herkesin daha yakın olduğu ya da oyuncuların kendilerine yakın olmayı istediği idareciler vardır.

    - Türkiye’de son yıllarda gösterdiğimiz başarı ve yükselme grafiği nedeniyle davet mektubu aldığımız ve sizin de katıldığınız FIFA, UEFA ve Avrupa’nın önde gelen takımlarının yer aldığı G-14 adındaki oluşum ile anlaşmaya varıldı. Bu oluşum ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

    Avrupa’nın ünlü ve büyük futbol kulüplerinin kurduğu ve G-14 olarak isimlendirildikleri bir kulüpler birliği. Fenerbahçe Spor Kulübü de Nisan 2006’da Genel Müdürleri Thomas Kurth tarafından davet edildi. G-14 oluşumunda Milan, Juventus, Ajax, Liverpool, Real Madrid, Arsenal, Manchester United gibi kulüpler yer alıyor. Bu birliğin amacı; kulüplerin karşı karşıya olduğu ortak sorunların paylaşılması, kritik konular ele alınarak işbirliği yapılma yollarının araştırılması. Bunun neticesinde de kulüp haklarının en üst düzeyde elde edilebilmesi için yöntemler geliştirilmesidir. Son 2-3 ay içinde daha resmiyet kazandı. UEFA’ya karşı bir oluşumdu. Şimdi İsviçre’nin Nyon kentinde UEFA’nın genel merkezinde bir yer verdiler. İtibar edilen bir yer haline geldi.

    -  Avrupa statlarıyla Şükrü Saracoğlu Stadımızı karşılaştırdığınızda kadın ve çocuk seyircilerimizin sayısında büyük bir farklılık var mı? Bu konuda yönetim olarak çalışmalarınız nelerdir?

     
    Aşağı yukarı aynı tabii; ama mesela maç saatlerini İngiltere gibi gündüze almak mümkün olsa; aile katılımı fazlalaşacaktır. Bilet fiyatlarını kadın ve çocuklar için daha ucuz tutmak lazım. Yönetim olarak bununla ilgili projemiz var. Yinede Türkiye bazında en çok kadın, çocuk taraftar bizdedir.

    - Maçları seyrederken uğurlarınız var mı?

    Benim uğurlarım var evet fakat o Allah ile benim aramda. Onu bazen ben kendimden bile saklarım. Karşıdan fark edilebilecek şeyler yapmam ama uğurlarım var. Her şey bir tarafa, maçı ancak sahada mücadele gösterdiğiniz zaman kazanırsınız. Bugün Avrupa ile aramızdaki kalite farkı azalıyor. Biz rakiplerimiz arasında bu farkı kurumsallaşarak, altyapıyı sağlamlaştırarak ve yıldız oyuncuları aramıza katarak kapatacağız.

    - Evlisiniz ve iki çocuğunuz var. Bu Fenerbahçe sevgisi size babadan evlada geçtiği gibi onlara da geçti mi?

    Alihan 7,5 yaşında, kızımız Ayşe ise 3 yaşında. Onlar da Fenerbahçeli tabii. İster istemez bizimle evde aynı stresi paylaşıyorlar. Bize en çok ihtiyaç duydukları yaşlarda onlara yeterli zaman ayıramıyoruz. Alihan maçlara geliyor. Oğlumla enteresan ve oldukça da üzücü bir anım var. Hepimizi üzüntülere boğan Denizli maçı öncesi Denizli’ye gitmeden evvel, oğluma dönünce zaferi beraber kutlayacağımıza dair söz verdim. Tabii oğlum büyük bir beklenti içine girmişti. Denizli travması sonrası çok kötüydüm, kendimde değildim. Onu telefonla aradığımda benden daha kötü olduğunu gördüm. O günler gerçekten üzüntülü günlerdi. Kötü günler olgunlaştırıyor. Neyse ki bugün bu seviyeye hep birlikte geldik.

    - Sporla birebir ilgileniyor musunuz?

     
    Spor yapmaya merakım çok. Haftanın 5 - 6 günü, kendime ayırdığım saatleri sporla geçiriyorum. Kardio yaparım, koşarım; hava güzel olursa dışarıda veya ormanlık bir alanda koşarım. Bunun dışında fittness yapıyorum, ağırlık çalışırım. Yeteri kadar stresli bir işimiz var, farkında olmadan yıpranıyor insan. O stresi, gerginliği atmamız lazım.


     
    - Fenerbahçemiz yine tarih yazdı, çeyrek final için kura günü geldi çattı. İsviçre’nin Nyon kentindeki kura çekiminde kulübümüzü temsil ettiniz. Siz kura çekimi için beklerken, Türkiye tek ses tek yürek orada sizinle birlikteydi. Hatta evinde kendi kendine kuralar çeken taraftarlarımız olduğunu ve günlerce bu sonuçları bizlerle paylaştıklarını biliyorum. Siz orada neler hissettiniz?

    Evet idareci olarak kulübü temsilen gidiyorsunuz fakat insanlar o kurayı o şansı size yoruyorlar. Allaha şükür bugüne kadar iyi gittik. Bildiğiniz gibi Anderlecht ile bir ön eleme maçımız, karşımızda da zor rakipler vardı. Mücadelemizi yaptık. Şansımız da iyi gidiyor. Benim içimden Chelsea ya da Roma geçmişti. Artık belli bir seviyeye gelmişseniz takımların seçimi için “O olsun, bu olsun” demeniz yanlış olur. Siz kendinizi bir marka olarak görmek istiyorsanız bu devlerle mücadele etmek zorundasınız. Bununla birlikte de gerekli yatırımları yapmış, öncelikle altyapınızı tamamlamış olmanız gerekir. Maalesef Türkiye’de altyapısı hazırlanmamış başarılar “anı” olmaktan öteye gitmiyor. Geçmişle yaşamanın pek bir faydası yok. O yüzden ekonomik olarak belli bir seviyeye mutlaka gelmek lazım.
    Şampiyonlar Ligi’ne, ilk 8 takıma baktığınızda ortalama 300-400 milyon euro bütçeleri var ama bu bizi kesinlikle korkutmuyor, adımlarımızı emin şekilde atıyoruz. Hedefimiz bütçeleri en kısa zamanda aynı seviyeye getirerek rekabetçi ortamı yakalamak.
    Bugün sokaktaki vatandaşımıza  “Önümüzdeki yıl çeyrek finale kim kalacak?” diye sorarsanız 8 takımdan yedisini tutturur. Yani Fenerbahçe’nin de o 8 takıma girmesi lazım, söylenmesi lazım, insanların ağzında olması lazım. Önemli olan Avrupa’da başarılı olmak ve bu platformda yer almak. Gerek ekonomik açıdan baktığınız zaman bu CL’den gelen gelirimiz bütçenin %10-20 gibi… Duruma göre değişiyor, Fenerbahçe’nin ne kadar ilerleyeceği ile alakalı bir durum. Artık Fenerbahçe isminin zikredilir olması gerekli. Kurumsallaşma, altyapı ve alınan yıldız sporcularla iyi yol kat ettik. Fenerbahçe’ye her sene kombine satışları açısından da yıldızları katmamız lazım.

    - Çeyrek finalde şansımız nedir?

    İlk maç kısmetse evimizde gerçekleşecek. Şansları eşit görüyorum. Maçta sonuç olarak 11 kişi sahada mücadele ediyor. Avantaj bizde. Yabancı takımlar, ilk etapta yenmek için değil; bir beraberlik yeter evimizde nasılsa yeneriz mantığıyla geliyorlar. Rakibimiz stresli olacak. İyi bir sonuç alırız diye düşünüyorum. Evimizde oynadığımız tüm maçları kazandık. Umarım rövanşa avantajlı bir skorla gideriz. Her kulüp yöneticisinin ve her kulüp taraftarının hedefi tabii ki Moskova’da final oynamak… Neden olmasın?


    - Amatör şubeler hakkındaki düşünceleriniz neler?

     
    Amatör şubelerin sponsorlar sayesinde kendi kendine döner hale gelmesi gerekir. Sportif açıdan Fenerbahçe’den hem bizim hem de taraftarların her şubeden başarı beklentisi var. Sportif alanda yatırımlar yapılması gerekir. Kulübün yükü çok ağır, sponsorlar çok önemli.
    Basketbol ve voleybolla başlayan sponsorluklar güzel gidiyor. Taraftarın da bizimde iddiamız  “Her şeyde en iyi biz olacağız”. Durum böyle olunca da gerekli yatırımları yapmamız gerekiyor.

    - Projelerimiz de kupalarımız gibi saymakla bitmiyor. Sosyal sorumluluk projelerimizin yanı sıra yönetim kurulumuz özveriyle çalışıp projeler üretiyorlar…

    Evet en son Divan Kurulu’nda başkanımızın yaptığı konuşmada da söylediği gibi; Ataşehir’de, Kadıköy Belediyesi tarafından kulübümüze tahsis edilen 50.000 metrekarelik araziye, 12.000 kişilik kapalı spor salonu, Fenerbahçe Stadı’nın yanındaki alana alışveriş merkezleri yapılacak. Onun dışında üye sayımızı çoğaltma projemiz var. Yapılan çalışmalar fazlalaştıkça bu oranda isteklerde artıyor. Hep birlikte ve bilinçli taraftar olduğumuz sürece tüm projeler hayata geçirilecektir.

    - Fenerbahçe Dergimiz nasıl sizce?

    Her ay alıyoruz ve okuyoruz. Çok başarılı buluyorum. Özellikle yönetici ve idarecilerle,  oyuncularla yapılan röportajlar, onları bu yolla camiaya tanıtma çalışmalarınız da çok başarılı. Tüm çalışan emek veren arkadaşlarımı kutluyorum.

    - Taraftarlara mesajınız var mı?

    Fenerbahçe’de gerçekten çok vefalı taraftarımız var. Beni bir olay çok etkilemişti. Denizli maçından 2-3 gün sonra kulübe bir toplantıya geldiğimde o gün inanır mısınız
    Fenerium’un önündeki arabalar nedeniyle trafik sıkışmıştı. Büyük bir kalabalık vardı. İnsanların özellikle tepki olarak yaptıkları katkı 3-5 misli artmıştı, o tepki karşısında çok duygulandım. Fenerbahçe taraftarı bir de futbolu öğrendi. Yani Avrupa’da baktığınız zaman öyle şarkılar söyleyip “lay lay lom” larla olmuyor. Takımlar bir yere varmıyor önemli olan pozisyonlarda baskıyı kurabilmek, hakeme gereken mesajı verebilmek. Fenerbahçe taraftarı bunları öğreniyor. Fenerbahçe taraftarı artık eskisi gibi değil, şimdi daha bilinçli. Yönetim kurulu adına tüm taraftarlarımıza şükranlarımı sunuyorum.  

     

    Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi/NİSAN-2008

    Röportaj:Sibel Kurt

    Fotoğraflar:Ahmet Hopyar




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi6
    Bugün Toplam91
    Toplam Ziyaret218276
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu