Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Mehmet Ali Aydınlar/Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Ağustos 2007 - 16/12/2009
  •  

     

     

     

    Mehmet Ali Aydınlar: “Taraftarımız çok farklı”


       Siz de farklısınız Sayın Mehmet Ali Aydınlar. Örnek bir girişimcisiniz. Hedefleriniz büyük ve ulaştıkça bu hedefleriniz daha da büyüyor. Aramızda olmanız Fenerbahçe’ye ve Türk sporuna gurur, bir o kadar da onur veriyor… 

     

     

    Yükselen bir başarı grafiği. Bilgi birikimiyle kaliteden ödün vermeyen, sağlık sektörüne kaliteyi getiren, farklı bir üstünlüğü yakalayan Acıbadem Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar hız kesmeden yola devam ediyor. Bir yandan da sarı- lacivert çubukluya gönül veren her Fenerbahçeli gibi kulübünün daha ileriye gitmesi için elinden gelen tüm çabayı sarf ediyor. Samandıra tesislerinin kondisyon salonu, Fenerbahçe Burnu’nda yapılan olimpik yüzme havuzunun finansörü, tüm Fenerbahçeli sporcuların Acıbadem Hastaneleri’nde gerçekleşen sağlık kontrolleri ve tedavileri, 100. yılda bayan voleybol takımına sponsorluk ve şimdi de Fenerbahçe Acıbadem bayan voleybol takımıyla yanımızda…


     
    - Biz aramızda “Fenerbahçeli olunmaz Fenerbahçeli doğulur.” deriz her zaman. Peki siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Mehmet Ali Bey?


    Doğuştan tabii! Herkes gibi doğuştan Fenerbahçeliyim. Bizim ailemizde Fenerbahçeli olmayan yok; tüm ailem, annem, babam hepsi Fenerbahçeli. Çocuklarım da Fenerbahçeli. Ve bu böyle de devam edecek.

     

    - Sezon ortasında basında “Fenerbahçe 100. yılını şampiyon olarak tamamlayacak. Rahatlıkla ipi göğüsleyecektir” dediniz. Ve sonuç 100. yıl şampiyonluğumuz. Alınan bu başarılardan sonra yeni sezonda her branşta nasıl bir Fenerbahçe bekliyorsunuz? 


    Bu başarıların daha da artacağını düşünüyorum. Şimdilik bir altyapı oluşturuldu. 100 yılda biz bu kadar kupa aldık. Bence bu altyapıyla bundan sonraki yıllarda Fenerbahçe çok daha başarılı olacak. Ve Fenerbahçe rakipleriyle gerçekten arayı fazlasıyla açıyor, tek korkum heyecanı ve zevki düşürecek diye. Bu nedenle rakiplerin Fenerbahçe’yi örnek alarak daha fazla çaba göstermeleri ve daha iyi duruma gelmeleri lazım ki Fenerbahçe ile çekişecek başka kulüpler de olsun. Yoksa rekabet olmayacak. Yurt dışına baktığımız zaman da sportif başarılar bekliyoruz. Önümüzde şampiyonlar ligi maçları olacak. Fenerbahçe’nin şu anki hedefi dışarıda da başarılar elde etmesidir.

     

    -  Çok büyük bir sosyal sorumluluk üstlendiniz ve bayan voleybol takımına sponsor oldunuz. Bu katkılarınızın sporda büyük ilerlemelere, reformlara neden olduğu ve olacağı ortada... Buna nasıl karar verdiniz?


    Ben Fenerbahçe’de uzun yıllar yönetim kurulunda görev aldım. Öncelikli misyonumuz her zaman Fenerbahçe’ye katkıda bulunmak, Fenerbahçe’ye daha yararlı olmaktır. Diğer spor kulüpleriyle farklı da olsa, iş birliklerimiz var. Fakat Fenerbahçe’nin çok ayrı bir yeri var. 2006’da başkanımızın talebi üzerine Fenerbahçe voleybol takımının ana sponsorluğunu üstlendik. Bu sene de yine kulüpten gelen talep üzerine Ülker’in basketbolda yaptığı modeli Fenerbahçe bayan voleybol takımında yapmaya karar verdik. Önümüzdeki sezon Fenerbahçe Acıbadem olarak bayan voleybolda… Bu bir başlangıç. Umarım daha iyi şeyler yapacağız.

     


    - Bu sezon sizi bayan voleybol takımının maçlarında görebilecek miyiz?


    Zor görünse de zaman ayırıp gelmeye çalışacağım. 

     

    - Fenerbahçe Spor Kulübü artık bir dünya kulübü. Kurumsal bir şirketin yöneticisi olarak sizin görüşleriniz. Bundan sonraki hedefler ne olmalı sizce?


    Fenerbahçe bir spor kulübü olduğu için gayet tabii ki her zaman birinci hedefinin sportif başarı elde etmek olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de zaten başarılıyız. Artık bunu Avrupa’ya da taşımanın zamanı geldi. Dolayısıyla Fenerbahçe sporda Avrupa’da da Türkiye’dekine benzer başarıları elde etmeli. Bununla birlikte ekonomik altyapı, kurumsal altyapı vb. girecek olursak zaten bunlar olmadan bu tip başarılar bir şey ifade etmez, geçici olur. Bu tür alt yapıların da hazırlanması gerekir. Bu konulara da daha fazla yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum.

     

    - Acıbadem Hastanesi olarak sporculara yönelik tedavi desteği düzenli ve başarılı bir biçimde devam ediyor…


    Hastanemizde sporcu check-up’ları yapılıyor. Fenerbahçe’nin tüm branşlarındaki tüm sporcularının sağlık kontrollerini ve bu konulardaki her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. 

     

    - Futbolla aranız nasıl? Yeni transferleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Roberto Carlos gibi dünya çapında futbolcuların takıma ve Türk sporuna getireceği katkılar sizce neler olacaktır?


    Bunlar gerçekten güzel şeyler; Fenerbahçe her şeyde ilklerin kulübü. Böyle dünya standartlarında, dünyanın en büyük kulüplerinde oynamış futbolcuların Türkiye’ye kazandırılmış olması onur verici. Ve bir ilk yine Fenerbahçe tarafından gerçekleştirildi. Zaten rakiplerimiz de bunu net bir şekilde ifade ediyorlar. Roberto Carlos’un gelmesi sadece Fenerbahçe için değil, diğer spor kulüpleri ve Türk sporu için de çok önemli. Biliyorsunuz birçok kulüp iyi futbolcu getirmekte zorluk çekiyor. Ama Roberto Carlos’un gelmesi ile diğer spor kulüpleri örnek alıp nitelikli ve kaliteli futbolcuları getirecekler daha rahat şekilde. Şimdiden yarış başladı bile. Türk futbolunun yeri açısından da önemli, dünyada artık Fenerbahçe tanınıyor. Bu şekilde yabancı futbolcuların gelmesi, Türk futbolunun dünyada tanınması açısından da son derece önemli.

     

    - Fenerbahçe taraftarının da beklentisinin yükseldiğini de gözlemliyoruz…


    Kesinlikle evet. Yapılan transferler o kadar doğal bir hale geldi ki, şimdi önümüzdeki dönemlerde bu yıldızların çoğalması bekleniyor. Ve hiçbir futbolcu için “O asla gelmez” gözüyle bakılmıyor artık. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün hedefleri büyüdükçe taraftarın da hedefi büyüyor. Bu da çok güzel ve yararlı.

     

    - Maçlara sık sık gelebiliyor musunuz? Uğurlarınız var mı? 

     

    İstanbul’da isem Şükrü Saracoğlu’nda yapılan tüm maçlara geliyorum. Deplasmanlara çok gidemiyorum. Fenerbahçe Yönetim Kurulu’ndayken daha sık gidebiliyordum. Deplasmanları televizyondan izliyorum. Yurt dışına çıktığımda da yine hiçbir maçı kaçırmamaya özen gösteriyorum. Uğurlara gelince, batıl inançlarım yok...


    - Sizin efsaneleriniz kimler? En çok hangi futbolcuları izlemekten zevk alırdınız?


    Bizim dönemimizde Ogünler, Can Bartular, Alpaslanlar, Cemiller vardı… Ziya Şengül maestroydu, Osman Arpacı ayrı bir ekoldu. Daha sonra Oğuz ve Aykut’la gelen süreç Rıdvan ve Yılmaz Şen ile devam etti. Ancak Rıdvan’ı Türk futbol severi yeteri kadar izleyemedi, doyamadık Rıdvan’a…

     

    - Araştırmalar sonucu teknolojiyi en iyi kullanan şirketler arasındasınız… Kurumsallaşma olsun, kalite yönetimi olsun, teknoloji, internet ve network ağı olsun, çağın getirdiği bu yenilikleri en modern biçimde kullanıyorsunuz. 6000’e yakın çalışanınız var. Misyonunuz ve vizyonunuz, her şey açık ve net. Bunların hepsinin arkasında da başarılı bir ekip ruhunun yattığını gözlemliyoruz. Sporda da takım ruhu çok önemlidir. Sizce bunu yaratabilmenin esasları nelerdir?


    Bence çok önemli bir konu. Bir atasözü var “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” diye. Tek başınıza bir şey yapamazsınız, bir yere kadar yapabilirsiniz. Başarılı insanlar iyi ekipler kuran ve iyi ekipleri iyi yönetebilen insanlardır. Yani liderlerdir bunlar. Liderlik ise ne sadece atamayla ne de salt eğitimle olabilecek bir iş değildir. Bu sizin genlerinizden gelen ve eğitimle de desteklerseniz daha müspet bir hale getirebileceğiniz bir yetenektir. Sporda da dikkat ederseniz bireysel sporlar da var, takım sporları da var. Ama takım sporları daha zevkli. Takım sporlarının taraftarları daha çok, takım sporlarının ekonomisi de çok daha büyük. Dolayısıyla iyi takım oluşturanlar başarıyı yakalıyor. Bence iş hayatı da böyle bizim ülkemizde genel bir zafiyet var bana göre; liderler genellikle güçlü yöneticilerle çalışmaktan imtina ediyorlar, oysa esas güçlü liderlerle ve yöneticilerle çalışabilen insanlar, kendine güvenen insanlardır ve onlar çok daha başarılı olurlar. Bence başarı da burada yatıyor.

     


    - “Başarıyı, hedeflerin büyük olması getirir”. Öğrencilik yıllarınızla şu anki konumunuzu karşılaştırırsak hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Sizin hedefleriniz ne kadar büyük?


    Hedeflerin kolay ulaşabilir şeyler olmaması gerekir. Eğer hedefleriniz kolay ulaşabilecek şeylerse o zaman yapacak bir şeyiniz kalmaz. Ben hedeflerimi gerçekleştiren ama her hedefimi gerçekleştirdikten sonra önüme daha büyük hedefler koyan bir vizyona sahibim. Dolayısıyla benim için her zaman daha ileri gitmek ve daha iyisini yapmak hedefi var; bunun için de sürekli çaba gösteriyorum... 

     

    - İstihdam yaratmak, yatırım yapmak, ülkemizin az gelişmiş bölgelerinin kalkınmasına katkıda bulunmak, üretilen mal ve/veya hizmetlerle ülkemize rekabetçi bir üstünlük sağlamak, ülkemizin uluslararası alanda tanıtımına katkıda bulunmak, gelişmiş yeni teknolojileri kullanmak, uluslararası standartlara uygun ve kaliteli üretim yapmak, çevrenin korunması konusunda duyarlı ve etkin olmak, tüketicilere karşı duyarlı olmak, yüksek düzeyde vergi ödemek, kârlılık sağlamak, işletme personelinin sosyo-ekonomik gelişimine katkıda bulunmak ve tüm bu hizmetlerde sınıfı geçerek “2006 Yılın İşletmecisi” (İstanbul Üniversitesi ve Dünya Gazetesi işbirliği ile düzenlenen), “Yılın erkek girişimcisi”(Ekonomist Dergisi) ve “En hızlı balık” (Referans Gazetesi Acıbadem sağlık grubunu seçti.) ödüllerine layık görüldünüz. Yatırımlarınız ve 6000 çalışma arkadaşınızla bunu fazlasıyla hakkettiğinize inanıyor. Fenerbahçe ailesi olarak sizin gibi örnek insanları aramızda görmekten onur duyuyoruz. 


    Çok teşekkür ederim. Biz Acıbadem olarak Türkiye’de sağlık konusunda tartışmasız bir lider kuruluşuz. Dünya standartlarında sağlık hizmeti veriyoruz. Acıbadem sadece Türkiye’de değil, dünyada da en çok tanınan Türkiye’deki sağlık markası. Ayrıca Acıbadem dünyanın en önemli sağlık zincirini oluşturan 5- 6 kuruluştan biri. İlerlemeye de devam edeceğiz. Gelecek yıl 10.000 çalışanı geçeceğiz. Şu an 20 nokta da hizmet veriyoruz, gelecek sene 5 büyük hastane daha hizmete alacağız. Bu sene gerçekten çok ödüllü bir yıl olarak geçti. 


     
    - Zaman herkes için eşittir. Hepimizin günde sadece 24 saati var. Yaptığınız işler zaman yönetimi konusunda da başarılı olduğunuzu gösteriyor. Evlisiniz ve iki evladınız var aile ve iş dengesini kurabiliyor musunuz?


    Ben çok çalışıyorum, çalışmayı da gerçekten çok seviyorum. Ama sabah 09.00 akşam 18.00 gibi bir çalışma düzenim yok. Bununla birlikte aileme zaman ayırıp, tatil planlarımı da yapabiliyorum. Zamanı dolu dolu yaşıyorum.  

     

    - Gerektiğinde sadece iş düşünüyorsunuz; gündemi takip ediyor, girişimlerinizi bekletiyor veya hızlandırıyorsunuz. Profesyonel hayatınızda hayata bakışınızı değiştiren bir olay yaşadınız mı? 


    Hayır. Hayat inişli çıkışlı ama ben her pozisyonda dengeli davranmasını bilen, olan olayların kısa sürede etkisinden çıkıp yine normal yaşantıma dönmeyi becerebilen bir yapıya sahibim.


     
    - Müşteri memnuniyeti konusundaki araştırma ve istatistiklere göre; insanlar iyi şeyleri 10 kişiye, kötü şeyleri 25 kişiye anlatırlar, bu konuda çalışanlarınıza teknik eğitimler dışında sunduğunuz sosyal eğitimler var mı? Acıbadem hangi noktada?


    Sağlık kuruluşuyuz; bizim müşterimiz hasta ve hasta yakınları dolayısıyla bize normal psikolojide olan insan gelmiyor. Bize bunun için bir de ücret ödüyor. Hatta emsallere göre daha yüksek ücret ödüyor. Böylece beklentileri de yüksek oluyor. 6000 kişi çalışıyor, herhangi birisinin yanlış davranışı doğrudan kuruma fatura ediliyor. Bunun için sürekli hizmet eğitimleri veriyoruz. Şirketimizin içerisinde iki tane eğitim departmanı var. Birisi insan kaynakları bünyesinde bir diğeri ise hemşirelik hizmetleri bünyesinde. 2006’da bizim 6000 kişiye verdiğimiz eğitim kişi başı ortalama 94 saati buldu. Bu inanılmaz yüksek bir rakamdır. Ben Türkiye’de başka bir kurumda bu kadar eğitim verildiğini düşünmüyorum. Ama gerçekten çok önemli bir hizmetimiz var. “Hasta şikayet yönetimi”; bu bizim için çok önemli bir geri dönüşüm. Her hastanın şikayetine mutlaka değer ve önem veririz. Ben de mutlaka görürüm. Şikayetin alındığı tarih, bu konuda neler yapıldığı, sorunun nasıl çözüldüğü konusunda çok iyi bir programımız var. Acıbadem’deki hasta şikayet yönetim sistemi dünyadaki diğer hastanelere örnek olarak gösterilmiş ve uygulanmıştır.

     

    - Sorumluluğu ağır olan bir yola çıktınız ve çok hızlı büyüyorsunuz.. İşiniz insan sağlığı. Örnek verirsek kasada çalışan bir memurun yapacağı bir hata en çok bir maddi zarara yol açar ve sorun bir şekilde çözümlenir. Fakat konu insan sağlığı olunca sıfır hata gerektirir. Bu konudaki hassasiyetleriniz nelerdir?


    Biz dünyadaki en iyi teknolojiyi kullanıyoruz. En iyi insan kaynaklarıyla çalışmaya gayret ediyoruz. Bu insanları sürekli eğitimden geçiriyoruz. Biz iyi niyetli olarak yapabileceklerimizin en iyisini en mükemmelini yapmaya çalışıyoruz. Hata tabii ki olabilir. Bizim kendi hayatımızda yaptığımız hatalar yok mu? Hekim de bir insan, hemşire de bir insan, zaman zaman onların da yapacağı hatalar olacaktır ama burada önemli olan kötü niyetle yapılmış olmamasıdır. Bunların saklanmaması, üstünün kapatılmamasıdır. Neden yapıldığının tespit edilip, bu hataların bir daha yapılmamasıdır. Biz bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. O nedenle huzurlu ve rahatım. 

     

    - Türkiye’de iş sahalarında delegasyon yeteri kadar sağlıklı işliyor mu? Yoksa “Ben bir gün olmazsam her şey mahvolur” diyenlerden misiniz?


    Kesinlikle değilim. Şuna inanıyorum ki; Acıbadem sadece sağlık sektörü değil; şu an Türkiye’de kurumsallaşmayı becerebilmiş, çok az sayıda şirketten bir tanesidir. Gayet tabii benim olup olmamam bir nispet etkili olabilir. Fakat bu kurum kişilere bağlı bir kurum değildir. Yani burada binlerce kişinin gitmesi bile bu kurumun işleyiş sistemini değiştirmez. Aynen yürür.

     

     - Fenerbahçe Dergisi okuyor musunuz? Görüş ve önerileriniz nelerdir?


    Aslında bana dergilerden çok röportaj teklifleri geliyor, fakat ben röportaj vermiyorum. Fenerbahçe’nin resmi yayın organı olduğu için burada konuştum. Dergimiz çok ciddi bir çalışma; tüm çalışanların başarılarının devamlılığını diliyorum.

     

    - Fenerbahçe Dergisi okuyucuları için mesajınızı alabilir miyiz?


    Taraftarımız zaten çok farklı. Kulübüne en fazla sahip çıkan, destek veren taraftar burada.
    100. yıl şampiyonluk gururunu doya doya yaşamalı, bugün daha fazla güçlenen kadrosuyla Fenerbahçe ile gerçekten daha fazla gururlanmalı ve takımını daha çok ve her branşta desteklemeli diye düşünüyorum.


    Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi 2007 Ağustos sayısı

    Röportaj:Sibel Kurt  


    Fotoğraflar: Serkan Hoşgör


     
     
     


     
     


     
     

     




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi6
    Bugün Toplam29
    Toplam Ziyaret218214
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu