O BİR SU KIZIYDI !
Fenerbahçe kurulduğu ilk senelerde bütçe yetersizliğinden dolayı bazı branşlara gerekli desteği veremedi. Yüzme de bu branşlardan biriydi. Bu yıllarda yüzen su kızlarımız çalışmalarını kendi çabalarıyla ve olanaklarıyla yürütmeye çalışıyorlardı. Kimi mayosunu kendi parasıyla alıyor, kimi yarışma için yol parasını cebinden karşılıyordu. Münevver Etiler de bu kısık bütçelerle şampiyonlukları kovalayan, Türkiye rekorları kıran yüzücülerimizden biriydi. Onun için önemli olan zoru başarmaktı. Ve başardı da... Şimdilerde ise Münevver Etiler (Tarım) Fenerbahçe’nin yüzme şubesinin şampiyonluklarıyla mutluluk duyuyor. Bize verdiği en büyük müjdeli haberi ise; kazandığı tüm kupa ve madalyaları Fenerbahçe Dergisi’nin öncülüğüyle Fenerbahçe Müzesi’ne teslim edeceği oldu.
- Spor yaşamınızın nasıl başladığını anlatabilir misiniz?
Aileden koyu Fenerbahçeliyim. Yazlığa Büyükdere’ye gidiyorduk. Çok güzel bir havuzu vardı, bir gün orada yüzerken yanıma iki bey geldi. Galatasaray Kulübü’nün idaresinde çalışıyorlarmış. “Kızım çok güzel yüzüyorsunuz, hiç sporculuğu düşündünüz mü?” dediler. Orada bir de Yüzme İhtisas Kulübü vardı. Oradan da bir bey geldi beni hemen kendi kulübüne götürdü. Lisansımı çıkardı orada yüzmeye başladım. Bir süre sonra da Moda Spor Kulübü’ne transfer oldum. Şampiyon rekorları kırıyorum, Türkiye rekorları kırıyorum. Ama üzülüyordum Fenerbahçeli olduğum halde Fenerbahçe’yi temsil edemediğim için.
1952 -1953 senesinde de Türkiye rekorunu kırarak kendi derecemde en iyi on sporcu arasına girmiştim. Bu rekorları Fenerbahçe için kırmak istiyordum, benim yerim Fenerbahçe olmalıydı. 100-200 metre sırtta Türkiye şampiyonu, İstanbul şampiyonu oldum. Rahmetli Reşat Dermanver ağabeyim de Fenerbahçe’de doktordu. Fenerbahçe’ye de üyeyim. 1958 yılında hayallerim gerçekleşti ve Fenerbahçe’ye transfer oldum! B. Fikret’in kız kardeşi hocamızdı. Geliyordu beni Moda’da yüzdürüyor, derecelerime bakıyordu “Bu gün çok iyisin” deyip sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa antrenmanımı yaptırıp gidiyordu. Eski İstanbul Belediye Başkanı Haşim İşcan beni izliyordu hep “Birinci geleceksin” diyordu. İstanbul şampiyonasını kazanıp milli takıma seçildim. Benim rekorumu kimse geçemiyordu. Hem evliyim, hem yaşım büyük. Bu evli hanım nasıl şampiyon oluyor, Türkiye rekoru kırıyor diyordu herkes. Fenerbahçe’ye puan getiren tek yüzücüydüm.
Bir keresinde başkanımız Faruk Ilgaz beni çağırttı. “Kızıma bir halı alın.” dedi. Çok hoşuma gitmişti. Gururlanmıştım. Sonrasında zamanı geldi ve yüzme yarışlarını 32 yaşımda bıraktım. Normal yüzücü ortalama 25-26 yaşlarında bırakırdı.
Sonra Galatasaray Kulübü “Münevver gel, hocalık yap” dedi. Kulübüm izin verdi ama bir şartla; “Fenerbahçe’de yüzme havuzu açılana kadar” dediler. İki sene hocalık yaptım.
Nedim Aşık “Havuz açıldı gel” dedi. Ben de 1989 yılında geri döndüm. 75 talebe ile başladık. Sezon sonunda bir balo ile yüzücülerimize madalya ve diplomalarını verdik. 1990 kış sezonunda ise 25 talebe ile Burhan Felek yüzme havuzumuzda kış çalışmalarımızı yaptık. Havuzun tek kulvar olması nedeniyle fazla talebe alamadık.