|
ÖMÜR BOYU FENERBAHÇELİYİM Yaşamının ilk yıllarından bugüne dek Fenerbahçe sevgisini içinde taşıyan Sayın K.K.K. Org. Yaşar Büyükanıt’ı sorularımla tanıdım. Kendilerindeki spor ve Fenerbahçe sevgisini röportajımın sonunda anladığımda, duyduğu sevginin büyüklüğü karşısında çok heyecanlandım. Gurur duyduğumuz komutanımıza Fenerbahçe Dergisi ve sevenleri adına saygılarımı sunuyorum.
- Sayın Komutanım, ana sorulara geçmeden önce bilmek istiyoruz ki; Fenerbahçe sevgisi sizde nasıl doğdu ve bugüne dek Fenerbahçe ruhunu nasıl yaşattınız? Ne zaman Fenerbahçeli olduğumu açıkça söyleyeyim. Tam olarak bilmiyorum. Herhalde ilkokul yılları idi. Kaleci Cihat’ın oynadığı yıllar olabilir. Ona özeniyordum. Mahalledeki maçlarda, hep kalede oynuyor, O’nu hayal ediyordum. Vefa Kulübü’nde futbol oynayan aynı zamanda iyi bir Fenerbahçeli olan Selahattin Dayım da Fenerbahçeli olmam da etkili olmuştur.
Gidişatını çok olumlu buluyorum. Halen, Avrupa çapında bir kulüptür. Bunu kimse inkar edemez. Fenerbahçe Türkiye ölçeği üzerinde ve yüksek standartlarda tesisler inşa etti. Bunları; bildiğiniz gibi Fenerbahçe’nin rakipleri dahi kabul ediyor. Yol doğrudur, ancak sportif başarıların artırılması gerekir. Bunun da başında Avrupa’da alınabilecek güzel sonuçlar gelmektedir.
Futboldaki başarıyı AB ile ilişkilendirmemek gerekir. Bunu anlamsız buluyorum. Brezilya bir AB üyesi değil ancak bu konuda çok başarılı. Bu iki konu birbirinden ayrıdır.
Yalnız futbolda değil, sporda şiddet ve küfrü asla kabul etmiyorum. Birinci Ordu Komutanı olduğum süre içerisinde, tüm maçlara eşim ve kızım ile birlikte gittim. Ben tüm ilgililere daima küfür ve şiddete karşı olduğumu ifade edip her zaman bu tür aşırılıklara tepki gösterdim. Sporda, bunlara yer yok. Ancak, şunu ifade edeyim; şu anda, Fenerbahçe Stadı Türkiye’nin küfrü en az stadı, umarım böyle gider. Bir hususun altını çizmek isterim; işler iyi giderken, takım başarılı olurken bunu sağlamak nispeten kolaydır. Sporda başarı olduğu gibi başarısızlık da vardır. Önemli olan başarısız olunduğunda da aynı olgunluğu gösterebilmektir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün bu konuda söylediği sözler çok açıktır. Sporcunun daha zeki ve çevik olmasını ifade ederken, en önemlisinin “ahlaklısı” olmasını ifade etmiştir. Bu sorunun yanıtı yüce Atatürk’ün ifadelerinde açık ve net bir şekilde mevcuttur. Cumhuriyetin ilk yıllarına, 1930’lu, 1940’lı yıllara bakın; Atatürk’ün spor politikasının net izlerini görürsünüz. Bugün, futbol ve basketbol dışında diğer spor branşlarının yaygınlığı azalmıştır. Örneğin ana spor olan atletizm, o yıllarda çok daha yaygındı.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayrılmaz parçası olan Kara Kuvvetleri’nde spor, bir yaşam felsefesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri Spor Okulu’na giderseniz, bunu gözlemlersiniz. Bunu yalnız Kara Kuvvetleri Komutanlığı için değil, Türk Silahlı Kuvvetleri için bir yaşam biçimi olarak görürsünüz. Bu husus yalnız Kara Kuvvetleri Komutanlığı değil, Türk Silahlı Kuvvetleri boyutunda bir gerçektir. Savaş için hazırlanan bir gücün sporu ön plana alması bir zorunluluktur. Bugün, Kara Kuvvetlerinde spor faaliyetleri dört alanda yapılmaktadır. Birinci alan Temel Spor Beden Eğitimi olup, personelin fiziki yeteneğini geliştirmeyi hedeflemektedir. İkinci alan ise Savaş Beden Eğitimi’dir. Bu alanın amacı, temel eğitim ile fiziki yeteneğini geliştirdiğimiz personelin muhabere sahasına intibakını sağlayacak, seviyeye gelmesini sağlamaktır. Üçüncü alan ise birliklerimiz arasında icra ettiğimiz takım sporlarıdır. Dördüncü alan ise personelin boş zamanlarında yaptığı bireysel spordur.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin CISM (Uluslararası Askeri Sporlar Konseyi) kapsamında birçok başarıları vardır ancak bir ülke olarak sporda nerede iseniz, CISM’de de oradasınız. Bu başarı çizgisinin her geçen daha yükseldiğini görmekten memnun oluyorum. Son yıllarda CISM kapsamında atıcılıkta, güreşte ve pentatlonda önemli dereceler aldığımızı ifade edebilirim.
Sporda Fair-Play konusu bizim temel hedefimizdir. Fair-Play bireysel ve takım sorumluluğudur. Spor sahada yapılır. Bu alanda, sporda ahlaklı olmak zorunluluğu vardır. Böyle olmadığı takdirde, bunun adı spor olmaz. Bu bir kavgadır. Bu da sporla asla bağdaşmaz. Bu konuda yazılı ve görsel basının duyarlılığının çok daha üst düzeyde olması gerekir. Bir hususu da ifade etmek isterim. Ben tabii ki bir Fenerbahçe taraftarıyım. Fenerbahçe’nin her zaman ve her rakibine karşı üstünlük kazanmasını isterim ancak hiç
Bir askerin spor yapmaması düşünülemez. Çünkü beden yeteneği bir askerin vazgeçilmez ön koşuludur. Bana sorarsanız tabii ki spor yapıyorum. Her yaşın bir sporu vardır. Gençliğimde yıldız bir sporcu olmamama rağmen basketbol ve atletizm sporlarıyla uğraştım. İlk subaylık yıllarımda yüzme ve atıcılık sporları yaptım. Ulaştığım bu yaşta ise yürüyor ve yüzüyorum. Bu konuda bir meydan okumam olabilir. Aynı yaş grubumdaki kişiler ile yüzme müsabakası yapabilirim.
Fenerbahçe Dergisi’ni tabii ki okuyorum. Ben bir Fenerbahçe taraftarıyım. Fırsat buldukça Fenerbahçe Televizyonu’nu da izliyorum ve bundan da büyük keyif alıyorum. Arzum; Fair-Play’i daha çok işlemeniz, Fenerbahçe, kulüp olarak bu konunun öncüsü olmalıdır.
Fenerbahçe, ileri gitme konusunda son yıllarda her şeyi yapıyor. Yaptıklarının neticesinde de tüm branşlarda her geçen gün daha da büyüyor. Fenerbahçe’ye gönül verenler bu gidişten son derece umutlu. Tabii ki Fenerbahçe’yi sadece bir futbol takımı olarak görmüyorum. Fenerbahçe her branşta atılım yapıyor. Bu konu da benim bir önerim var. Maalesef Türkiye’de, ana spor olan atletizm gereken ilgiyi görmüyor Fenerbahçe’nin bu konuda öncülük yapmasını çok arzu ederim. Yakın zamanda Fenerbahçe’nin kurulduğu ilk yıllardaki iç tüzüğü yayınlandı. Bu tüzüğü okuyanların ve okuyacakların Fenerbahçe’ye gönül vermemeleri mümkün değildir. Ben bireysel olarak tüm kulüplere saygı duyuyorum. Onlar olmasa Fenerbahçe belki bu kadar büyük olmazdı. Bazıları beni yadırgıyor “Bu düzeye gelen insanlar taraftarı oldukları kulübü bu kadar açık olarak ifade ederler mi?” diyorlar. Ben bu düşünceye katılmıyorum. Ben bir takımın taraftarı isem neden ifade etmeyeyim? Ben bir Fenerbahçeliyim ve bu hislerimi ömrüm boyunca ifade edeceğim. Bundan da her zaman gurur duyacağım. Tüm Fenerbahçelilere selam ve sevgilerimle, sizleri çok seviyorum…
Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi: 2006 Şubat |