Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • Engin Hepileri Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Eylül 2013 - 17/02/2014
  •  

    01: Fenerbahçe’nin her maçında aklım da gönlüm de Fenerbahçe’de kalır. O maçla ilgili mutlaka temennilerim vardır. Maçta hangi ilk on birin oynayacağını bilirim.

    02: Hiçbir çıkarımızın olmadığı bir alan. Mesela stattan bahsediyorum; ruhunuzla, duygularınızla oradasınız. Orada duygularınıza engel olmak mümkün değil, yalnız anladık ki ağzımızdan çıkan her şey önemli hale geldi. Her ne kadar bu iş duygusal olsa da küfre artık engel olsak, görevini yapan bir hakemle, futbolcuyla uğraşmayalım bilinçli olmalıyız. Fenerbahçeliye de yakışan o.

    03: Mert Fırat, Onur Ünsal’ın da sahiplik yaptığı Kadıköy Bahariye Caddesi’ndeki Kafkas SinemasıModa Sahnesi, 5 Ekim’de Hamlet oyunuyla açılıyor. Benim de oyunculuğunu ve yapımcılığını üstlendiğim “Katil Joe” oyunuyla Kasım veya Aralık’ta Pazartesi geceleri “Moda Sahnesi”nde olacağım. Oyunda ayrıca Öykü Karayel, Taner Ölmez, Defne Halman da rol alacak. Yönetmenliğini ve proje tasarımını hocamız Mehmet Bilge anlatım tecrübesiyle uyguluyor.

    BAŞLIK: Engin Hepileri: “Fanatik olmayan tutarlı bir Fenerbahçeliyim”

    GİRİŞ SPOTU: Biz Engin Hepileri’yi “Yaprak Dökümü” ve sezondaki “İntikam” dizisiyle daha yakından tanıdık ve bizlere yaydığı pozitif enerjiyle daha çok sevdik. Gerçek Fenerbahçeli duruşunun yakıştığı bir insan. Çok köklü bir tiyatro geçmişi olan Engin Hepileri’nin hocası çok değerli sanatçımız Yıldız Kenter Hanımefendi. Tabii böyle bir ustanın yetiştirdiği kişiden de başarıdan başka bir şey beklenmez. Soyadına da yakışan bir biçimde ona da, Fenerbahçemize de “Hepileri” diyoruz.

    - Biz aramızda “Fenerbahçeli olunmaz Fenerbahçeli doğulur.”deriz... Peki, siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Engin Bey?

    Benimki de aileden Fenerbahçelilik… Babam çok koyu Fenerbahçeli annem de dâhil, bizim için hafta sonları demek Fenerbahçe demekti.İlkokulu Göztepe’de okudum. Fenerbahçe’de iki futbol sahası vardı, babam antrenmanları seyretmeye oraya götürürdü. Fenerbahçeli doğduk, bu tabii uzun bir süreç... Sahada Rıdvan’ı, Oğuz’u, Aykut’u seyretmek büyük bir zevkti. Özellikle de “Şeytan” Rıdvan’ı seyretmiş olmayı bir futbol hastası için büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum. Onun bambaşka bir Fenerbahçeli olduğunu düşünürüm. Lise yıllarında maç kaçırmamaya başladım, fanatik olmayan tutarlıbir Fenerbahçeliyim.

    - Bu maçları kaçırmayışınız hala devam edebiliyor mu?

    Konservatuarı seçtikten sonra üniversitede aynı zamanda okurken çalışmaya başladım; çocuk oyunlarında oynuyordum, devlet tiyatrosunun oyunları oluyordu. Dolayısıyla maçlara gidememeye başladım. Sonra Kenter Tiyatrosu’nda 15 senelik bir süreç başladı, yoğunluktan maçlara iyice gidemez oldum. Stada çok az gelebiliyorum. Sonra bu tiyatro sürecine diziler de eklenince hiç gelemez kendime de zaman ayıramaz hale geldim. Fenerbahçe’nin her maçında aklım da gönlüm de Fenerbahçe’de kalır. O maçla ilgili mutlaka temennilerim vardır. Maçı hangi ilk on birin oynayacağını bilirim. Eğer bir fırsatını da yakalarsak Fenerbahçeli eşim ve onun yine Fenerbahçeli ailesiyle maçı büyük bir heyecanla izleriz.

    - Totemleriniz var mı?

    Var var, mesela ailece maçı izlerken aynı yerlerde oturur, oturduğumuz yerden kalkmayız yani yer değiştirmeyiz. Kendimize de “Hadi totemi bozmayalım” deriz.

    - Maç sonuçları sizi etkiliyor mu?

    Çocukluğumdan beri kaybetmişsek kötü etkiliyor. Daha lisedeyken Fenerbahçe yenildiğinde babamın suratı düşerdi, babam mutsuz olduğundaysa hepimiz mutsuz olurduk. Dolayısıyla Pazar günleri bizim için“Eyvah çok zor bir gece bekliyor bizi” derdik. Şimdi de canım sıkılıyor tabii nasıl kazandığımızda seviniyorsam yenildiğimizde de üzülüyorum. Tabii bizim aklımızda Fenerbahçe’nin kaybetmesi gibi bir olgu olmadığı için yani ben öyleyim...

    - Kulüp olarak değerlendirdiğinizde Fenerbahçe Spor Kulübü’nde size neler hissettiriyor?

    Futbol dışında diğer şubelerde de başarıyı yakalamışolmamız, köklü bir kulüp olması, yönetimdeki kişilerin köklü ailelere dayanmasıbence çok önemli. Ayrıca çok önemli başkanlarımız geldi geçti, hala da çok önemli başkanımızla devam ediyoruz. Ama bilmiyorum son yıllarda belki eski coşkuyu yaşamak istiyoruz. Talihsiz dönemlerden geçildi, bu durum herkesi etkiledi. Umut ediyorum bir an önce düzelsin, bir an önce biz de eski coşkulu halimize geri dönelim. Bunun da çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Çünkü Fenerbahçe her zaman zaten kendi ismiyle ve duruşuyla o gücünü elinde tutmuştur.

    - Yönetmen gözünüzle değerlendirecek olursak: Fenerbahçe Televizyonu ile ilgili söylemek istediğiniz düşünceleriniz var mı?

    Fenerbahçe Televizyonu’nu izliyorum hatta programa da katılmıştım. İletişim kanalı deyince başka hizmetler de bekliyorum; iyi programlar, hatta sinema ve çizgi film gibi yani sadece spora bağımlıkalınmamalı, ulusal kanal gibi olmalı bence... Fenerbahçe Spor Kulübü’nün çok büyük bir taraftarı ve bu kişilerin de aileleri var. Bu milyonların televizyonumuza daha fazla bağlanmasını sağlamalıyız. Bazen ben de nostalji maçlara takılıp kalıyorum fakat genelde bir spor kanalı değil de ulusal kanal olmalı diye düşünüyorum.

    - Taraftar hakkında düşünceleriniz nelerdir?

    Hiçbir çıkarımızın olmadığı bir alan mesela stattan bahsediyorum; ruhunuzla, duygularınızla oradasınız. Orada duygularınıza engel olmak mümkün değil, yalnız anladık ki ağzımızdan çıkan her şey önemli hale geldi. Her ne kadar bu iş duygusal olsa da küfüre artık engel olsak… Görevini yapan bir hakemle, futbolcuyla uğraşmayalım… Bilinçli olmalıyız. Bize yakışan o…

    - Ailenizde sanatsal kimliği olan bir kişi olmadığı halde küçük yaşta bu mesleği seçtiniz. Ödüllerle dolu başarılı bir geçmişiniz var. 8. Afife Tiyatro Ödülleri Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü, 15. Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri Tiyatro Komedi Dalında Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, 18. Adana Altın Koza Ödülleri Jüri Oyunculuk Özel Toplu Performans Ödülü aldınız. Bu başarı öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?

    Cağaloğlu Anadolu’ Lisesi’nde okudum. Dediğiniz gibi ailede sanatçı yok. Orta son sınıfa giderken bir tiyatro kolu açıldı, tiyatro kapısından bir girelim dedik, bir girdim baktım ki orada şiirler okunuyor, edebiyat yapılıyor, herkes birbiriyle kitap alışverişi yapıyor, oyun üzerine konuşmalar yapılıyor, çalışmaya başladığım zaman anladım ki tiyatro tüm sanatları içinde barındırıyor. Edebiyat, şiir, müzik, ışık, dans, görsel sanatlar… Ve anladım ki ben burada olmayı seviyorum. Bu benim işim olmalı diye düşündüm. Lise yılları boyunca devlet tiyatrosu çocuk oyunlarında oynadım. İlk paramı da buradan kazandım. İki saatlik bir gösterinin hazırlanması için mutfak kısmında verilen uğraş, organize olmak ve tüm bu işlerin bir ucundan da benim tutmuş olmam beni çok cezbetti. Bu değerli devlet sanatçılarını görerek, herkes üniversite sınavlarına hazırlanırken ben konservatuara hazırlandım ve ilk girişte kazandım. Dört sene okudum. Yıldız Kenter Hocamız “Gel bizim tiyatroda çalış” dedi. 1998 yılıydı, üçüncü sınıfa gidiyordum. Kenter Tiyatrosu’nda üst üste 23 oyun oynadım; asistanlık, yönetmen yardımcılığı yaptım. Kenter Tiyatrosu’nda çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hocalarımız Yıldız Kenter, rahmetli Müşfik Kenter her zaman bir yol gösterici oldular. Onların sayesinde artık kanatlandım, şimdiyse uçmayı düşünüyorum.

    - İntikam dizisi başarılı bir şekilde devam ediyor, bu işinize paralel olarak gidecek yeni projeler var mı?

    Mert Fırat, Onur Ünsal’ın da sahiplik yaptığı Kadıköy Bahariye Caddesi’ndeki Kafkas Sineması Moda Sahnesi, 5 Ekim’de Hamlet oyunuyla açılıyor. Benim de oyunculuğunu ve yapımcılığını üstlendiğim “Katil Joe”oyunuyla Kasım veya Aralık’ta Pazartesi geceleri “Moda Sahnesi”nde olacağım. Oyunda ayrıca Öykü Karayel, Taner Ölmez, Defne Halman da rol alacak. Yönetmenliğini ve proje tasarımını hocamız Mehmet Bilge anlatım tecrübesiyle uyguluyor.

    - İntikam dizisi yeni sezonda da devam edecek, dizi nasıl gidiyor, bir de televizyon izleyicisi Hakan karakterini çok sevdi…

    Dizi Amerika’da üçüncü sezonunu oynuyor. Reytingleri de çok iyi gidiyor. Biz de başarılı bir sezon geçirdik. Şimdi ikinci sezona giriyoruz. Hakan’ı halk çok sevdi, bazen yolda çevirip “Bu telefon sana yakışmıyor abi”veya “Sen neden kredi kartı kullanıyorsun” diye espriler yapanlar var. Hatta problemini çözmemi isteyenler bile çıkıyor. Ben de Hakan rolünü çok sevdim. Hakan, hayatı bütün keyifleriyle yaşayan bir adam. Dizideki Yağmur’un babasına rastlayana dek hayatın bütün zorluklarını yaşamış. Aklına gelen fikre Yağmur’un babası itibar edip de destek verince zengin olmuş ve bu desteği aldığı adamın kızı Yağmur’a kol kanat germiş.

    -Çok güçlü bir pozitif enerji yayıyorsunuz. Bu sadece dizi de değil gerçek hayatta da böyle. Bunda işinize olan sevginizin de önemi olduğunu düşünüyorum.

    Ben mesleğimle soluk alıyorum. Bu işi yapmadan yaşamama olanak yok. Yaptığım işi insanlara iyi aktarmam lazım, sevdiğimi ve değer verdiğimi göstermem lazım, bu meslekle büyüdüm ve bütün hayatıma yayılmışdurumda…

    -Mesleğiniz zor, diziler çoğu ülkede 40-45 dakikayken Türkiye’de 90-110 dakikaya ulaşıyor. Bu kadar ezberi bu kadar kısa zamanda nasıl yapabiliyorsunuz?

    Zor tabii her bir diziye 100 sayfayı çekmek, bazen bir oyuncunun ezberlemesi 20- 25 sayfayı buluyor, gece gündüz çalışıp ezberliyoruz. Daha verimli olabilecek ekipleriz ama o kadar uykusuz kalıyoruz ki bu sektörümüze yakışmıyor. Bizim dizilerimiz dışarıda pazarlanıyor oralarda da 90-100 dakikayı ikiye bölüyorlar, dizilerimiz kısa olsa eminim o zaman Amerika da, kuzey ülkeleri de gösterecek. Bir tek bizim ülkemizde var bu kadar uzun diziler…

    -Boş zamanları yakaladığınızda nasıl dinleniyorsunuz?

    Bolu, Düzce yakınında bir köy evimiz var hemen oraya kaçarız kitap okuyup, mangal yakıyoruz. Çok keyifli geçiyor.

    - Siz televizyonda neler izliyorsunuz?

    Özellikle bilim belgeselleri izlerim, doğal olarak dizilere bakıyorum. Kendi dizimi de özellikle eşimle izlerim.

    - Eşinizin de tiyatro kursu aldığını duymuştum.

    Evet, kurs aldığı doğru, kendisi grafik tasarımcısı.Tiyatroyu anlayabilmek için kursa geldiler. Fikirlerine önem veririm. Oyunlarımızın afişlerinin tasarımlarını yapar, provalara katılır, izler, dertleşir, eleştirir. O benim için bir avantaj mesleğimi anlayan, benden daha iyi takip eden biri. Keyifli bir birlikteliğimiz var.

    -Gülüm, Başımın Belası, Beyza’nın Kadınları, Son Ders, Nefes ,Av Mevsimi, Tek Ölüm Yetmez, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi gibi birçok sinema projesinde rol aldınız. Sinema ile ilgili gündemde yeni projeleriniz var mı?

    Sinemayı çok seviyorum. Rahmetli Kazım Koyuncu’nun hayatısinemaya aktarılıyor; birebir bütün hayatı değil, 4- 5 ayrı hikâyeden oluşmuşKaradeniz’in sorunlarını anlatan tam oto biyografi olmayan bir film çekilecek. Ben de Kazım Koyuncu’yu oynamaya çalışacağım, müthiş kurgusal bir sinema filmi. Hopa, Artvin’de geçecek, Çernobil’in etkileri, Rus kadınların yaşam koşulları,biraz da Kazım’a selam gönderebileceğimiz, onun yapmaya çalıştığı şeyleri unutmadığımızı,duyarlı olarak yolda devam ettiğimizi gösterebilirsek ne mutlu bize. Sonra Ocak’ta başka bir projemiz daha var. Değişik yönetmenlerle çalıştım. Hepsi de değer verdiğim insanlar; Yavuz Turgul, Onur Ünlü, Zeki Ökten, Mustafa Altıoklar…Sinemada gerçek başarıyı yakaladığımı düşünmüyorum. Sinemada benim de söylemek istediğim şeyi söyleyebilen bir karakteri oynayıp, sözüne de ortak olmayı çok isterim..

    - Tiyatroda oynamak istediğiniz bir karakter var mı?

    Tiyatroda klasiklerin bambaşka bir gücü var. Suç ve Ceza’da oynamak isterim. Rus edebiyatına daha yakınım.

    - Dergimiz hakkındaki düşünceleriniz?

    Stadımızın bu son şeklinin yapım aşamasında stadın içine çok gittim ve gezdim. Kale arkasındaki tribünler yapıldığında merakla bakar eski halini hatırlardım. Bu benim için bir nostaljiydi. Derginin sayfalarınıçevirdiğimde de bazen eskiye dair yazılar, resimler yer alıyor. Bu da benim çok hoşuma gidiyor. Gerçekten kalitesi ve içeriği ile dolu bir dergi, emeği geçen herkesi kutluyorum.




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi6
    Bugün Toplam38
    Toplam Ziyaret218223
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu