|
01: Sayın Aziz Yıldırım’ı dik duruşundan dolayı çok beğeniyor ve destekliyorum. 02: Üniversitede Arkeoloji bölümünde okumam hayata bakışaçımı çok etkiledi. Çok kültürlülüktü. Gerçekten hayatımda yaptığım en doğru seçimdi. Çok işime yaradı. Bir kere ön yargılardan arınmış oluyorsunuz. 03: Her spor kulübünün bir medya spor kanalının olması çok güzel, anlamlı ve de sağlıklı bir şey. Taraftarlar açısından özellikle. Beşiktaş ve Galatasaray bu sistemi tam oturtamadılar. Fakat Fenerbahçe Televizyonu bunu kurumsal olarak başarmış. 04: Fenerbahçe Cumhuriyeti’nden bahsediyoruz. Her akşam burada program yaparken taraftar istatistiği yapıyorum. “Fenerbahçe” deyince seyirciler coşuyor; alkış sesleri diğer takımlara göre daha çok çıkıyor. RESİMALTI: Mesut Yar, eşi Ferda Hanım ile birlikte… BAŞLIK: Mesut Yar: “Fenerbahçe Türkiye’nin en köklü spor kulübü” GİRİŞ SPOTU: Sayın Mesut Yar’la programını yaptığı Bodrum Clup Flipper’da buluştuk. Arkeoloji eğitimi sonrası medya dünyasına atılan; yazarlığının yanı sıra gazetelerde muhabirlik, editörlük ve köşe yazarlığısonrası birçok ulusal kanalda yapımcılık, sunuculuk, genel müdürlük, anchormanlık yapan Mesut Yar’dan Fenerbahçe’ye olan sempatisini ve ailesindeki bireylerin Fenerbahçeliliklerini “bir Mesut Yar sohbeti tadında” dinledik. Tabii ki burada da laf çoktu. - Mesut Yar, Beşiktaşlı… Hepimiz bunu biliyoruz fakat Fenerbahçe’ye de yakınlığı ve sempatisi var. Bu nereden kaynaklanıyor Mesut Bey? Rahmetli babam Fenerbahçeliydi. Ağabeyim onun geleneğini sürdürmüş kendisi standart bildiğiniz Fenerbahçeli değil çok fena bir koyu Fenerbahçeli. Şöyle ki maç kaçırmayan biri eğer evde izliyorsa evde terör estiren tiplerden. O baskıyı üzerimizde kurmaya çalışmışsa da annem yılmaz bir Beşiktaşlı olduğundan, ağabeyim beni kendi saffına alamadı. Annem mahallede Beşiktaş’la tanınan bir efsaneydi. Kurtuluş’ta yaşıyorduk. Ben Beşiktaş’ıtercih etmiştim. 1983’te okulu kırarak Türkiye - İngiltere milli maçına gittik. 8 tane yedik. Yaşar Ağabey sağ olsun. Bizim statta yemin ettim; “Bir daha maça gitmeyeceğim” diye. Benim Beşiktaşlılığım tribün Beşiktaşlılığı değil. Tribün dışında Beşiktaş’ta aktif olarak görev yapıyorum. Ayrıca Beşiktaş kongre üyesiyim. Fenerbahçe baskısı ağabeyim tarafından aşırıydı. Size enteresan bir hareketini anlatayım: Oğlum doğduğunda herkes altın takar ya, o ise Fenerbahçe formasıyla baskı oluşturmaya kalkıştı. Oğluma hediye olarak forma ve çeşitli Fenerbahçe giysileri almıştı. O zamanlar etkisi oldu. Fakat şimdi yirmi bir yaşında bağımsız aktif bir Beşiktaşlı. Hala Fenerbahçe maçları olduğunda evde olmayız, ona gitmeyiz. Çok fanatik izler maçları. Birkaç televizyonu tarihe gömdü. Diğer yeğenlerimiz onun sayesinde Fenerbahçeli. Eşim Ferda da, babası da koyu Fenerbahçeli. Değişik bir durum diye düşünüyorum. Normal değil bu kadar takıma olan bağlılıkları. Genelde bunu Fenerbahçelilerde görüyorum tuhaf bir bağ sanki bir organmış gibi “karaciğer neyse Fenerbahçe de o” öyle diye düşünüyorum. - Eşiniz özellikle maç günleri Bağdat Caddesi’ni çok seviyordur. Sık sık gider misiniz? 8 sene o civarda yaşadım. Geçen sene bir Fenerbahçe -Galatasaray maçında, Bağdat Caddesi’ne gittim. Herkes benim Beşiktaşlı olduğumu bilir. “Dur bakalım” dedim eşime bir atkı aldım, boynuna doladım. Ocak başına gittik. “Mesut ne işin var burada?” diye kendime soruyorum. Neyse ki kimse laf söylemedi. Ortam olarak da malum olaylar oluyor tabii. Sonuçta yine bir enerji patlaması oldu. Yılmadım aynı kritik zamanlarda aynı yerlerde dolaşmaya devam ediyorum. Fenerbahçeliler, Kadıköy’de çok disiplinliler. Bu beni çok etkiliyor. Fırsat buldukça maç günleri Bağdat Caddesi’nde geziyoruz. - Biz de “Burada Laf Çok” diyoruz ve sizden medya geçmişinizi öğrenmek istiyoruz… Kurtuluş’ta doğdum. Azınlıklar semtiydi. Bir Türk ailesi olarak azınlıklarla geçirdiğimiz günler çok keyifliydi. Müthiş bir kültür mozaiğiydi. Çocukluktan sonraki hayatıma yön veren o mozaiğin kendisi oldu. Hep farklı bayramlar, alışkanlıklar, günlük alışverişler beni çok etkiledi. Küçükken etnik konuşmaları biliyorduk. Rumca, Ermenice, Latince falan konuşulurdu. Bir motor meslek lisesi deneyimim ve hemen arkasından arkeoloji oldu. Üniversitede Arkeoloji bölümünde okumam hayata bakış açımı çok etkiledi. Çok kültürlülüktü. Gerçekten hayatımda yaptığım en doğru seçimdi. Çok işime yaradı. Bir kere ön yargılardan arınmış oluyorsunuz. Yüksek lisan doktoramıOsmanlı tarihi üzerine yaptım. Hititçe, Asurca, Sümerce, Osmanlıca ve ben tüm bu dillerin hepsini biliyordum. Fakat bunları bağırarak söylemem; unvanımıkullanırım. Üniversite okurken 1984- 85 yıllarında Hürriyet Gazetesi’nde ofis boy olarak başladım, çalışmam dikkat çekti, tuhaf bir zekâm vardı. Deli lakaplıTanju Yıldızoğlu keşfetti beni. “Kupon kestirmeyin bu çocuğa” dedi ve adli muhabirliğe başladım. Bir cinayet dosyası verdiler elime ama içim kalktı,baktılar bu işi severek ve benimseyerek yapmıyorum kültür sanat işlerine verdiler beni. Öylece yürüdük. 1992-1993 yıllarında Güner Ümit’in Turnike programına Temel fıkrası yazarak girdim. Yedi - sekiz kanalın televizyon genel müdürlüğünü yaptım. Yazarlık yaptım. Edebiyatı ayrı bir yere koyarım, o bütün işlerimden eskidir. 20 yıldır televizyon dünyasındayım. Sizin de bildiğiniz gibi şu an CNN Türk’te “Burada Laf Çok” programını sunuyorum. - Şimdi de Gani Müjde’nin yapımcılığını yaptığı “Babam Sınıfta Kaldı” dizisinde rol aldınız. Zorlandınız mı? Evet, Cem Davran’ın da rol aldığı dizi filmde rolüm var. Çekimler zevkli geçiyor. Fakat dizi oyuncularının işlerinin ne kadar zor olduğunu daha iyi anladım. Bu role gelmemin nedeni Gani Müjde ile yıllar önce yaptığımız sohbetti. Böyle bir deneyimi yaşamak istemiştim. Kısmet bu diziyeymiş.Reytingler şimdilik çok çok iyi gidiyor. - Meşhur Samandağ biber diyetiyle zayıflıyorsunuz. Öneriyor musunuz? Önceleri 140 kiloydum. Ferda gaz maskesiyle pişiriyor. Faydasını görüyorum. Onu zamanında ve mevsiminde yemeniz gerekir. Antakya’da bir belgesel çekimimde tesadüf öğrenmiştim. Metabolizmayı hızlı çalıştırıyor. Eğer bu kadar acı olan bir biberi yiyebiliyorsanız sadece Temmuz, Ağustos aylarında yetişen bu biberi yemenizi şiddetle öneririm. -Duayen bir medyacı olarak Fenerbahçe Televizyonumuzu nasıl buluyorsunuz? Her spor kulübünün bir medya spor kanalının olması çok güzel, anlamlı ve de sağlıklı bir şey. Taraftarlar açısından özellikle. Beşiktaş ve Galatasaray bu sistemi tam oturtamadılar. Fakat Fenerbahçe Televizyonu bunu kurumsal olarak başarmış. -Spor eleştirmenliği yaptınız mı? Televizyonda spor eleştirmenliği çok zor bir iştir. Bu nedenle ben yapmıyorum. - Mesut Yar televizyonda en çok neyi izler? Televizyonda genelde kelime yarışmalarını seyrediyorum. -Bir yayında gelen konuklarınızla sohbetiniz hemen hemen kaç soruyu buluyor? 300 soru olduğu oluyor. -Canlı yayında sürprizlerle karşılaşıyor musunuz? “Âlemin Kralı” dizisinde tüm oyuncular davetliydi. Bir Şafak Sezer eksik kaldı dedim, yayın devam ederken bir baktım bir anda davulla zurnayla stüdyoyu bastı. - Maç uğurlarınız var mı? Maçlarda uğurum hep aynı yerde oturmak, ya da maça gitmemek. -Dergimizi nasıl buldunuz? Derginizin sayfaları çok kaliteli, çok beğendim. İçerik dopdolu ve en önemlisi doğru bilgiler. - Genel anlamda “Fenerbahçe” denildiğinde neler söylemek istersiniz? Fenerbahçeli demek ağabeyim demek, babam ve yakın çevrem demek… Son eylem olaylarında Beşiktaş ve Fenerbahçe yakınlaşması doğdu. Bir kaderdaşlık oldu. En son futbol tahkim kararından da ötürü tabii. Sayın Aziz Yıldırım’ı dik duruşundan dolayıçok beğeniyor ve destekliyorum. Fenerbahçe Cumhuriyeti’nden bahsediyoruz. Her akşam burada program yaparken taraftar istatistiği yapıyorum. “Fenerbahçe” deyince seyirciler coşuyor; alkış sesleri diğer takımlara göre daha çok çıkıyor. Biz gene az kalıyoruz. “Hep böyle mi arkadaş” diyorum. Geçenlerde Abdullah Kiğılıile beraberdik. O da çok sıkı bir Fenerbahçeli. Fenerbahçe Türkiye’nin en köklü spor kulübü. - Son sözünüz… İyi olan kazansın diyorum. |