Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Röportajlarım
  • İlker Ayrık Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi Eylül Sayısı 2012 - 04/11/2012
  •  

     

    İlker Ayrık: “Tuttuğum takım Fenerbahçe, niye rahat olmayayım ki!!

     

    İlker Ayrık’la Moda Deniz Kulübü’nde buluştuk. Rollerinde olduğu kadar gerçek hayatında da espri dolu bir insan. “Seksenler”dizisinin yanı sıra şu günlerde yarışma programı “Ben Bilmem Eşim Bilir”de bizi kahkahalara boğuyor. Gülmeyi, eğlenmeyi seven İlker Ayrık’ın en büyük tutkusu Fenerbahçe… Moda’daki evinde bayrak eksik olmuyor. Fenerbahçe’sine de o kadar güveniyor ki gönlünün tek istediği Fenerbahçelilerin de hep neşeli ve kulüplerine bağlı olması. Tıpkı diğer Fenerbahçelilerin de temenni ettiği gibi…Biz de onun bu başarılarının devamını diliyoruz.

     Fenerbahçe Spor Kulübü denince en hoşuma giden şey futbol dışındaki diğer branşlara da ağırlık vermesi.

      Sporun spor olduğu unutulduğu zaman ben hiçbir şeyden zevk almıyorum. Mücadele çok hoş birşey. Kaybetme korkusu olmadan kazanmak çok güzel bir şey. Fanatiklik demeyeyim ama biz de yalnızlaştırılan bir kulüp haline geliyoruz. Ama meyve veren ağaç hep taşlanır.

      Hiç oturarak maç seyrettiğimi hatırlamıyorum. Sanki maçı ben oynuyormuşum gibi yoruluyorum. Devre arası oluyor bir kendime geliyor, rahatlıyorum. Çok heyecanla maç seyrediyor veya izliyorum. Aslında yorulmadan teknik açıdan da bakarak seyretmeyi veya izlemeyi çok isterdim fakat bu mümkün olmuyor.

     

      

    - Nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

    Doğuştan… Fenerbahçeli bir ailede doğdum. Rahmetli babam da annem de Fenerbahçeliydi. Ağabeyim, ablam da Fenerbahçeli… Ben de Fenerbahçeliyim. Süper bir şey tabii çok mutluyum.

    - Moda’da yaşıyorsunuz… Stadımız yakın, maçlara gelebiliyor musunuz?

    Maçlar genelde hafta sonu bizim de hafta sonu tiyatro oyunlarımız var. Ama televizyondan ya da stattan takip etmeye çalışıyorum. Devamlı gelmeyi çok isterim tabii ki…

    - Kulübümüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Fenerbahçe Spor Kulübü denince en hoşuma giden şey futbol dışındaki diğer branşlara da ağırlık vermesi. Futbol takımı olarak sürekli her zaman şampiyon olamazsınız. Kaybetme korkusu yaşadığınızda ve sonuçta kazandığınızda bu bizlere büyük keyif verir. Bizim şampiyonluklarımızın da bu kadar keyifli olmasının nedeni de bu. Ama diğer branşlar atletizmden tutun; voleybol, basketbol, masa tenisi, yüzme gibi tüm branşlarda da bu keyfi yakalamak ve başarılı olmak son derece keyifli. Örneğin olimpiyatlarda Gamze ve Nevin’in Fenerbahçeli olması insana son derece gurur veriyor. Böyle başarılı kişilerin daha da artmasını istiyorum. Futbol dışı branşlara da destek vermesi Fenerbahçe’yi bir kat daha fazla sevmeme neden oluyor.

    - En beğendiğiniz futbolcu diye sorsam?

    Ben Alexciyim, Gökhan Gönül ve Bekir’i de çok seviyorum. Onları kardeş gibi seviyorum. Ve başarılı olmalarına çok seviniyor, gurur duyuyorum.

    - Maç heyecanlarınız ne düzeyde? Nasıl bir seyirci veya izleyicisiniz, uğurlarınız var mı?

    Uğurlarım yok. Fakat evde de olsam kesinlikle bütün maçlarda formamı giyiyorum. Eşim de hemen formasını giyer, beraberce maçı seyrederiz. Hiç oturarak maç seyrettiğimi hatırlamıyorum. Sanki maçı ben oynuyormuşum gibi yoruluyorum. Devre arası oluyor bir kendime geliyor, rahatlıyorum. Çok heyecanla maç seyrediyor veya izliyorum. Aslında yorulmadan teknik açıdan da bakarak seyretmeyi veya izlemeyi çok isterdim fakat bu mümkün olmuyor.

    -  Birebir sporla ilginiz oldu mu?

    Lise sona kadar basketbol oynadım. Basketbolu çok seviyorum. Önümüzdeki sezon için de Arena’dan kombine alacağım.

    -Taraftarlarımıza mesajınız var mı?

    Sporun spor olduğu unutulduğu zaman ben hiçbir şeyden zevk almıyorum. Mücadele çok hoş birşey. Kaybetme korkusu olmadan kazanmak çok güzel bir şey. Fanatiklik demeyeyim ama biz de yalnızlaştırılan bir kulüp haline geliyoruz. Ama meyve veren ağaç hep taşlanır. Motivasyonu yüksek bir kulübüz. Özellikle son bir yıldır başımıza gelen talihsiz olaylardan dolayı ki o yüzden bütün taraftarlara tabii ki arkadaşlarım hepsi onlar, rahat olmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü rahat olmamaları için hiçbir sebep yok. Tuttuğum takım Fenerbahçe ise niye rahat olmayayım ki!

    - Sizi tiyatroda, televizyonda görüyoruz. Komedi ağırlıklı bir çalışmanız var. Mesleğinize nasıl başladınız?

    Her evde, her ortamda bir komik vardır. Bizim ailenin de güldüreni bendim. Aslında matematik yönüm kuvvetliydi, mühendis olmak istiyordum. Balıkesir’de yaşıyorduk. Hasbelkader orada tiyatro kulübü ile sahneye çıktım. Ondan sonra oyuncu olmaya karar verdim ve İstanbul’a geldim. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde iki sene kursiyer oldum. Daha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni kazandım, dört sene okudum. Üzerine altı sene de Müjdat Hoca’nın asistanlığını yaptım. Daha sonra da tiyatroya, dizilere başladım. Böylece bugünlere geldim. Zevkle çalışıyorum.

    -  Türkiye’de tiyatro hak ettiği yerde mi?

    Türkiye’de tiyatronun durumunda endişe edilecek bir şey yok. İnsanlık tarihinde başlamış bir mesleğin günümüzdeki sosyo-politik sıkıntılardan dolayı zayıfladığını söylemek mümkün değil. Resim sanatı çok mu harikulade günlerini yaşıyor? Ama resim sanatı, sanatından bir şey kaybediyor mu, hayır… Söylediğim gibi Fenerbahçeliyim niye endişe duyayım ki.. Bu da onun gibi bir şey. Arkada çok büyük bir geçmiş var o nedenle sırtımız çok sağlam. Kimi zaman bir şey olur yükselir, alçalır. Seyirci tiyatroya gitmek istemezse tiyatronun değeri azalmaz. Önemli olan niteliktir, nicelik değil. Ama sorarsanız herkes tiyatroya gitmek istiyor.

    -  Cep telefonları tiyatro oyuncuları için korkulu bir hale geldi, siz neler söyleyeceksiniz?

    Cep telefonlarına çok kızardım. Sonra birkaç kez kendim açık unuttuğumu fark ettim. Sonra yaşlı insanlar var, telefonu sadece konuşma için kullanan sesini kısmayı bilmeyen… Bu nedenle olgunlukla karşılamaya başladım. Hepimiz insanız.

    - İcra etmek istediğiniz bir rol var mı?

    Her rolümü beğenerek oynuyorum. Hiçbir oyuncu şu rolü az beğendim, şu rolü çok beğendim demez. Özenle çalışıyoruz, hazırlanıyoruz, rolümüzü icra etmeye çalışıyoruz. Ayrım yapamam. 

    -  Güldürmek nasıl bir duygu?

    Tabii ki insanları güldürmekten ve eğlendirmekten daha mutluluk verici bir şey olabilir mi? Komedi oyunu ilginçtir. Seyircinin sevip sevmediğini bir dakika içinde anlayabilirsiniz. Gülüyorsa komiktir, gülmüyorsa komik değildir.

    -  Geniş Aile’den sonra Seksenler dizisinde de son derece başarılı bir rolünüz var. Halk, bu iki diziyi de çok sevdi.

    Seksenler dizisi çok keyifli gidiyor. Yerini buldu diyebilirim. İzleyenlerin demek otuz yıl öncesine bir özlemi varmış, düşünün darbe yemiş bir ülkede otuz yıl sonra herkes o darbe yıllarını acısıyla, tatlısıyla özlüyor. Çok enteresandır ki izlerken “Ah keşke o yıllara dönebilseydik” dedikleri bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemlerde nasıl bir dönemdi diye otuz yıl sonra çıkacak ortaya… Tam yerini buldu. İnsanlara sıcaklığı, dostluğu, arkadaşlığı tekrar hatırlattı. Dil, din gözetmeksizin insanların birbirinden hoşlaştığı dönemleri özlüyor insan. İnsan içinde yaşadığı yılı yaşarken güzelliklerin farkına varmıyor. Allah muhafaza şikâyet ettiğimiz şu günleri arar olmaktan çok korkuyorum. 

    - Kanal D’de yayımlanan “Ben Bilmem Eşim Bilir” yarışma programının da sunuculuğunu üstlendiniz. Çok güzel bir iş çıktı. 

    Doğru bir zamanda yayınlandı. Ramazan boyunca da insanları eğlendirdi. Şimdi de devam ediyoruz. Güzel bir program oluyor.

    - Fenerbahçe ile ilgili başka neler yapıyorsunuz?

    Fenerium’a sürekli gidiyorum. Fenerbahçe Televizyonu’nu izliyorum. Daha fazla amatör branşlara yer verilmesini istiyorum. Aziz Başkanımızın bir sözü var: Fenerbahçe bir spor kulübüdür. Olimpiyatlarda bir kahraman çıkartırsanız arkası gelir. Çok kaliteli sporcularımız var. Artık dünya çapında oyuncular geliyor. Olimpiyatlarda kazandığımız bu başarılar ve bu şubeler televizyonumuzda daha fazla yer verilerek sporcu sayısının artmasında da etkili olacaktır. 

    - Son zamanlarda gençler evlenirken çok orijinal evlilik teklifleri görüyoruz. Siz nasıl bir evlilik teklifi yaptınız?

    Çok sıradan bir evlilik teklifi oldu. Eşim aynı zamanda çocukluk arkadaşım. Orta okul yıllarımdan beri tanırım. Ortaokuldan sonra on beş sene görüşmedik. Sonra bir vesile ile görüşmeye başladık. Bir gün bir mekândaydık. O günlerde de evlilik konuşmaya başlamıştık. Böyle olsun, şöyle olsun falan. Mekânda Sanem de dans ediyor, müzik dinliyoruz. “Omzuna dokundum ve Sanem ben sana evlilik teklif ettim mi?” diye sordum. “Yok” dedi.  “Benimle evlenir misin?” diye sordum. “Tamam.” dedi. Sonra “Peki, ne zaman?” diye sordum. “Ne zaman istersen?” dedi. “Bu yaz olur mu?” dedim. “Tamam” dedi. 1 Nisan’da evlilik teklif ettim, 26 Temmuz’da evlendik.

     

    İlker Ayrık ile ilgili tüm bilgilere www.ilkerayrik.com’dan ulaşabilirsiniz.




    Site Haritası
    Ziyaret Bilgileri
    Aktif Ziyaretçi10
    Bugün Toplam42
    Toplam Ziyaret218227
    Resimler
    Yazılarım
    8 Mart Kadınlar günü Organizasyonu