Orhan Erkmen: “Her şey değişir, Fenerbahçe taraftarının vefası değişmez”
Bir Kuşadası günlüğü… Orhan Erkmen ile karşılaşmamız Şükrü Ersoy’un yazlık evinde gerçekleşti. Sohbet tabii ki Fenerbahçe idi. Gündem konuşuldu. Sonra eski yıllara uzandık hep birlikte. O yılları dinlemek, bir an olsun bizi bugünlerden uzaklaştırdı ancak laf dönüp dolaşıp yine bugünlere geldi. Herkes buruk, herkesin aklı Başkanımızdaydı. Güzel günlerimizin gelmesi dileğiyle röportajımıza sonlandırdık. Bir futbol virtüözü, bir Orhan Erkmen geçti Fenerbahçemizden… Şimdi onun güzel sözlerine geçit verelim.
Lefter, Can Bartu, Basri Dirimli, Naci Erdem, Şükrü Ersoy, Şeref Has gibi yıldızlarla oynadım. 1957 yılında hiç yenilgisiz şampiyonluk yaşadım. 5 kupa ile namağlup olmuştuk.
Bizim maçlardaki en büyük güvencemiz efsane futbolcularımızdı. Öyle bir takım, kimsede yoktu. Bu efsane oyuncularla oynamak bizler için en büyük manevi güçtü. O manevi güçle maçları kolay kazanırdık.
Kamplarımız çok neşeli geçerdi. En çok aklımda kalan Lefter’in muziplikleriydi. Çok şakacıydı. İkimiz de Rumca bilirdik. Bazen aramızda Rumca konuştuğumuzda, takımdaki genç futbolcular kendileri hakkında konuştuğumuzu zannederlerdi.
Şu an yaşanan bu olaylara çok üzülüyorum. Yine herkesin dediği gibi, altını çizerek söylüyorum ki; Başkanımız Kulübümüzü çok kalkındırdı. Her şeyiyle dört dörtlük bir kulüp haline getirdi. Zaman içinde her şey yoluna girecek.
-Koyu bir Fenerbahçeli olduğunuzu biliyoruz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz Orhan Bey?
Çocukluğumda Beşiktaşlıydım fakat sonra Fenerbahçeli oldum. Bizde dönüş yok. Ailece Fenerbahçeliyiz. 1933 Rodos doğumluyum. 5 yaşımda İzmir’e taşındık. Babamı 10 yaşımda kaybettim. Bizim için zor senelerdi. Annem yaptığı örgüleri satarak öğrenimime katkı sağladı. İzmir Karşıyaka Lisesi’nden sonra, yüksek öğrenimimi İktisadi Ticari İlimler Fakültesi’nde tamamladım.
-Futbola nasıl başladınız?
Her erkek çocuk gibi ben de futbola meraklıydım. Futbola Karşıyaka Lisesi’nde 1953 yılında başladım.1954 yılında Genç Milli Takım’la Almanya’ya gittim.1956 yılında Portekiz ve Fransa maçları için Milli Takım’a seçildim. Fransa -Türkiye milli maçında A Milli Takım forması giydim. Sağ açık, sağbek oynadım. Beş forvet oynardık. Numaram 4 idi. 4 kez Genç Milli; 3 kez de A Milli Takım forması giydim.
-Fenerbahçe Spor Kulübü’ne transferiniz nasıl gerçekleşti?
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün menajeri Ahmet Erol vardı, Allah uzun ömür versin ona… Bir de Fenerbahçe’nin kalecisi Hüsnü, kulübü temsilen gelmişti. O ikisi, ben ve Karşıyaka Kulübü Başkanı Tahir Bey, hep beraber toplandık. Bana transfer teklifinde bulundular. Ben çok mutlu olmuş, gurur duymuştum. Lakin annem çok üzüldü, başladı ağlamaya, ben de bir hafta - on gün sonraya erteledim. On gün sonra tekrar buluştuk. Karşıyaka Kulübü’ne transferim için 6 bin lira, bana da 3 bin lira verdiler. O 6 bin, çok iyi paraydı. Karşıyaka Kulübü’nün altı aylık masrafıydı. Tabii bana verilen üç bin lira da öyleydi. Böylece, 1956 yılında Karşıyaka Takımı’ndan Fenerbahçe Spor Kulübü’ne transfer oldum.
-Fenerbahçe’nin efsaneleriyle beraber oynadınız…
Evet.. Lefter, Can Bartu, Basri Dirimli, Naci Erdem, Şükrü Ersoy, Şeref Has gibi yıldızlarla oynadım. 1957 yılında hiç yenilgisiz şampiyonluk yaşadım. Fenerbahçe transferinde aldığım para da çok iyi sayılırdı. 5 kupa ile namağlup olduk.
-İstanbul’da evinizi paylaştığınız futbolcular kimlerdi?
Şükrü, Basri ve ben, 5 sene Moda’daki bir evi paylaştık. Çok iyi arkadaşlığımız vardı. Basri bazen çok sinirli olurdu fakat dünyanın en iyi insanıydı. Hepimiz kamplarda da aynı ortamlarda olur, takımımız için elimizden geleni yapardık.
-O döneme ait birkaç anınızı bizimle paylaşırsanız okuyucularımız da çok sevinir diye düşünüyorum.
Kamplarımız çok neşeli geçerdi. En çok aklımda kalan Lefter’in muziplikleriydi. Çok şakacıydı. İkimiz de Rumca bilirdik. Bazen aramızda Rumca konuştuğumuzda takımdaki genç futbolcular kendileri hakkında konuştuğumuzu zannederlerdi. Hoş bazen gerçekten de onlar hakkında da konuşurduk. Lefter , “Kuzum” kelimesini çok kullanırdı. Onlar konuşmalarımızdan şüphelendiklerindeyse, “Kuzum, biz onlar için kötü düşünür müyüz hiç?” der gülerdi. Gelmiş geçmiş en büyük futbolcuydu.
-Yendiğimiz veya yenildiğimizdeki coşkularınız, üzüntüleriniz nasıldı? Paylaşır mısınız?
Bizim maçlardaki en büyük güvencemiz efsane futbolcularımızdı. Öyle bir takım kimsede yoktu. Bu efsane oyuncularla oynamak bizler için en büyük manevi güçtü. Onların verdiği manevi güçle maçları kolay kazanırdık. Yenildiğimizde Basri, Şükrü ve ben bir hafta evden çıkmazdık. Moralimiz çok bozuk olurdu. Yenilgiyi kabullenemezdik.
-Ya taraftarlar nasıldı o yıllarda?
Her şey değişir, Fenerbahçe taraftarının kulübüne bağlılığı, tavrı, özeni, vefakârlığı değişmez. Büyük maçlardaki iddialar yine aynen devam ederdi. Bizler de elimizden gelen gücü gösterirdik. Taraftarımız fanatiktir, kulübe bağlıdır. Onların hakkı asla yenmez. Takımları için her şeyi yaparlar.
-Bir de Karagümrük transferiniz var…
Fenerbahçe’de 2 sene oynadıktan sonra 1958 yılında 1. Lige terfi etmiş olan Karagümrük takımına transfer oldum.1958-1959 sezonunda Karagümrük takımında ligde 3. olduk. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yenerek… O transferde Karagümrük Fenerbahçe’ye ve bana çok yüksek bir para vermişti. O parayla da Suadiye’de kendime bir ev almıştım.
-Futbol yaşantınız dışında neler yaptınız?
Eski adıyla Yeşilköy Havalimanı’nda beş sene meydan müdürlüğü, Pirelli firmasında da 25 sene müfettişlik yaptım. İki kızım var, hiçbir maçı kaçırmam. İzmir’de yaşadığımızdan devamlı Karşıya Kulüp lokalindeyim. Bazen arkadaşlar hep beraber maçları takip ediyoruz. Hala çok heyecanlanıyorum. Gerçekten seyretmek veya izlemek de çok zor.
-Bir sporcu olarak daha hoşgörülü izlediğinizi düşünebilir miyiz?
Seyrederken çok heyecanlanıyorum ama dediğiniz gibi biz top oynadığımız için biliriz, hoş görürüz. Hatalara daha objektif oluruz.
-Şu anki Fenerbahçe Spor Kulübü’nü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Röportajlarınızı takip ediyoruz. En önemlisi de insanların neler söylediklerini… Şu an yaşanan bu olaylara çok üzülüyorum. Yine herkesin dediği gibi altını çizerek söylüyorum ki Başkanımız kulübümüzü çok kalkındırdı. Her şeyiyle dört dörtlük bir kulüp haline getirdi. Hele o Ankara’daki tesisler mükemmel oldu. Zaman içinde her şey yoluna girecek. Fenerbahçe’nin taraftarına söylemeliyim ki önümüzde bizi çok güzel yıllar bekliyor. Tüm hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız.
-Dergimiz hakkında neler söyleyeceksiniz?
Dergiyi her ay takip ediyorum. Bu tarih kokan dergide bizlere de yer ayırdığınız için teşekkür ediyor, buradan herkese sevgi ve saygılarımı iletiyorum.